İslâm bir bütündür, asla bölünmeyi kabul etmez. İslâm’a inanmış kimse, bütününe inanmak zorundadır. İslâm’ın bir kısmının hakkaniyetine, güzelliğine ve geçerliliğine inanmak, diğer bir kısmının da geçersizliğine, güzel olmadığına ve haksızlığa inanmak ise, tamamını red ve inkar etmektir.
Bu konuda Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor: Yoksa siz, kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyor musunuz? (Bakara s.85)
İslam dini, inancıyla, hukukuyla ve sosyal düzeniyle, düzenlerin en doğrusu ve en güzelidir ve insanlar için ilahi bir rahmettir. İslam ceza hukuku da bu kutsal düzenin bir parçasıdır. Diğer parçalar gibi o da insanlar için ilahi bir rahmettir. Cenabı Hakk, Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) hakkında şöyle buyurmaktadır: Seni de (ey resulüm), ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya s.107)
Ve o Yüce Peygamberle (s.a.v.) gönderdiği şeriat ve kitap hakkında da şöyle buyurmaktadır: Yahut bize de kitap indirilseydi, muhakkak onlardan daha fazla hidayete bulunurduk, demiyesiniz diye indirdik. Size Rabbinizden bir beyan, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allâh’ın ayetlerini inkar eden ve onlardan yüz çevirenlerden daha zalim kimdir? Elbette biz, ayetlerimizden yüz çevirenleri, bu kabahatleri yüzünden azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. (En’am s.157)
Cenabı Hak, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’i İslâm şeriatiyle göndermişlerdir. esûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in zatı gibi, getirdiği şeriatı da insanlar için rahmettir. Yarısı rahmet, (haşa) yarısı zahmet, zulüm ve adaletsiz olması imkansızdır. O halde, bu şeriatte insanlık için bir rahmet olmasında şüphe etmek küfürdür.
(Mehmet Çağlayan, İslam Hukuk Doktrini, s.307)