İslam Hukukunun Özellikleri

İslam Hukukunun Özellikleri. İslâm hukukunun korumayı gaye edindiği beş menfaat vardır. Maslahat prensibini teşkil eden bu beş menfaat, dinin, aklın, canın, malın ve neslin muhafazası gayesine müteveccihtir.


İslâm hukuku, sosyal hayatta bir inkılâp olarak doğmuş, kendisinden önce yürürlükte bulunan gerek ilâhî ve gerekse beşerî kaynaklı bütün hukuk sistemlerini yürürlükten kaldırmıştır. Şu kadar ki, bu hükümlerden korunmasına gerek duyduklarını aynen veya ıslâh ederek almakta bir mahzur görmemiştir. Adam öldürmenin ve faizin yasak oluşu gibi. Bunlar, İslâmiyet’ten önceki hukuk sistemlerinde de yasaklanmıştı. İslâm hukuku, düzenlediği hükümlerde, öncelikle amme maslahatını, yani umumun menfaatini gerçekleştirmek ve güzel ahlâk prensiplerini yerleştirmeye çalışmak iddiasındadır. Buna göre, insanlar, dünya hayatlarında huzur ve sulh içinde yaşarlar, öldükten sonra çıkacaklarına inandıkları ilâhî mahkemede de beraat ederek ebedî saadete, cennete kavuşurlar.
İslâm hukukunun korumayı gaye edindiği beş menfaat vardır. Maslahat prensibini teşkil eden bu beş menfaat, dinin, aklın, canın, malın ve neslin muhafazası gayesine müteveccihtir. Misâl olarak, dinin muhafazası gayesinin gerçekleşmesi için cihat; canın muhafazası gayesinin gerçekleşmesi için kısas ve ta’zir cezaları; neslin muhafazası gayesinin gerçekleşmesi için nikâh meşru kılınmış; aklın muhafazası gayesinin gerçekleşmesi için şarap içmek ve malın muhafazası gayesinin gerçekleşmesi için de kumar ve hırsızlık yasaklanarak bunlara cezalar getirilmiştir. İslâm hukukunun bütün hükümleri, bu beş gayeden birisini gerçekleştirmeye müteveccihdir.
Müctehit hukukçular, hakkında nass olmayan meselelerde ictihât ederken bu gayeleri gözettiği gibi; kendisine sınırlı yasama yetkisi verilmiş olan hükümdar da İslâm hukukunun sükût ettiği sahalarda kaide koyarken bu çerçevede hareket eder. Nitekim “Raiyye, yani teb’a üzerine tasarruf maslahata menuttur.” (Mecelle m. 58) Yâni, devletin tebeası üzerine velayet ve nezaret-i âmmesi olduğu cihetle umuma ait işlerin düzenlenmesi hususunda gerek devlet ve gerekse fertlerin menfaati iktizası olarak işlerin icap ettiği veçhile yürütülmesi mülâhaza edilir.
(Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, İslâm Hukûku, 25.s.)