«O Resûl (s.a.v.) de kendisine Rabbinden in­dirilene îman etti, mü’minler de. Onların hepsi de Allah (c.c.)’a, meleklerine, kitablarına ve paygamberlerine inandılar. «O’nun peygamberinden hiç birini diğerlerinden tefrik etmeyiz, cümlesine inanırız, emirlerini dinleriz ve itaat ediyoruz ey Rabbimiz, mağfiretini isteriz, son varış da ancak Sanadır.» dediler.
Allah (c.c.), hiç bir kimseyi, gücünün yete­ceğinden fazlasıyle mükellef tutmaz. Kişinin ka­zandığı (hayır) kendi lehine, yapdığj (şer) de aleyhinedir. «Ey Rabbimiz, unutduğumuz yahud hata ettiğimiz şeylerden dolayı bizi muaheze etme. Ey Rabbimiz, bizden evvelkilere yükledi­ğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rab­bimiz, takat Retiremiyeceğimiz bir şeyi bize yük­leme.» (Bakara: 285 – 286) Âyeti nazil olunca bu, Resûlullah (s.a.v.)’ın Ashabına çok ağır geldi, gönüllerini bastı. Toplanıp Resûlullah (s.a.v.)’a geldiler, dizleri üstüne çöküp:
«— Ey Allah (c.c.)’ın Resulü (s.a.v.), takat getirebileceğimiz amellerle mükellef tutulduk: Namaz, oruç, cihâd… Fakat şu Ayetdekine takat getiremeyiz.» dediler. Resûlullah (s.a.v.):
«— Yoksa sizde Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hı­ristiyanlar)’ın sizden evvel dedikleri gibi «İşit­tik fakat isyan ediyoruz» mu diyeceksiniz. Bi­lakis: «İşittik, dinliyoruz ve itaat ediyoruz ve Senin mağfiretini istiyoruz ey Rabbimiz. Son dö­nüş de ancak Sana’dır» demeniz lâzımdır.»
Ashâb-ı Kiram: «Semi’nâ ve eta’nâ» dedi­ler.
(Hz. M. Sâmi, Bakara Sûresi Tef., Sh. 385)