Bir âlim, dünya karşısında zahidâne bir hayat yaşamanı öğütler ve bizzat kendisi de aynı şekilde yaşarsa o zaman fetvası doğru olacaktır. Yok kendisi dünyaya dört elle sarılır bir halde olursa o zaman fetvası yalan olacaktır. Yalnız o kişi müfti ise böylesinin iftâsı câizdir; ancak fayda hâsıl olmaz, gayeye ulaşılamaz.
Bu konuda değerlendirme yapacak kimselerin insanların Efendisi Rasûlullah (s.a.v.)’i dikkate almaları yeterli olacaktır. O’nun fiilleri ile sözleri arasında tam ve kusursuz bir uyum bulunuyordu. Kendisi hakkında: “Allah Teâlâ, Rasûl’ü (s.a.v.) hakkında dilediği şeyi helâl kılar…” diyen kimseye, durumun öyle olmadığını ifade ile tepki göstermişti. Yine kendisine yöneltilen bir durum hakkında “Ben yapıyorum” dediği zaman: “Sen bizim gibi değilsin. Allah Teâlâ, senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir” diyen kimseye kızmış ve: “Vallahi, elbette ben sizin Allah (c.c.)’dan en çok korkanınız ve O’ndan ne ile sakınacağını en iyi bileniniz olmayı umuyorum” (Buhârî, Müslim) buyurmuştur.
Peygambere (s.a.v.) vâris olma derece ve makamında bulunan kimsenin bu makama liyâkatini gösteren bir vasfı da davranışının, sözünü tasdik etmesidir. Zât-ı Risâlet (s.a.v.) fâizi yasaklayınca şöyle buyurdu: ‘Kaldırdığım ilk fâiz borcu Abdulmuttalib oğlu Abbâs’ın fâizidir.’ Kan dâvasını ilgâ edince de şöyle dedi: ‘Kaldırdığım ilk dâva bizim el-Hâris oğlu Rabi’a’nın kan dâvasıdır.’
Bir hırsızlık cezasının kaldırılması için kendisine ricâcı gönderdikleri zaman: ‘Hayatım elinde olana yemin ederim ki; Resûllullah’ın kızı Fâtımâ çalsaydı onun da elini keserdim’ buyurdu.
Bütün bunlar, gerek Onun (s.a.v.) ve gerekse yakınlarının, sözün fiile uyması hususundaki titizliklerini ve insanların ilâhî hükümler karşısında eşit olduğunu gösteren apaçık delillerdir.
Din, söylediğine aykırı davranan kimseyi yermiştir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: ‘Kendinizi unutarak halka iyilik mi emrediyorsunuz? Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?’
(Şatıbi, el-Muvafakat, c. 4, s. 254-257)
31 Ocak, Mevlâna Takvimi