“Andolsun Allâh’ın Resûlü’nde sizin için Allâh’ı ve
âhireti arzû eden ve Allâh’ı çok anan kimseler için-uyulacak
en güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb s. 21).
Bu âyette, Resûlullah (s.a.v.)’in, Allâh’a ve âhiret gününe
inananlar için örnek bir şahsiyet olarak gösterilmesi, böylece
onu örnek edinmenin Allâh’a ve âhiret gününe îmân
husûsuna bağlanması O (s.a.v.)’in sünnetine dinde ne kadar
değer verilmiş olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm, Resûlullah (s.a.v.)’in bütün sözlerinin
haklı (doğru) olduğunu, hatâlara karşı korunduğunu da belirtir:
“O, hevâsından konuşmaz, onun konuşması kendisine
yapılan bir vahiy iledir.” (Necm s. 3-4) buyrulmaktadır.
Bâzı âlimlerimiz, burada Kur’ân kastedildiğini ifâde etmişse
de, âyet ve hadîslerden elde edilen başka delillere de dayanan
ve büyük çoğunluğu teşkil eden âlimler, Resûlullah
(s.a.v.)’in bütün sözlerinde hatâya karşı korunduğu yâni ismet
sâhibi olduğu görüşünde birleşmiştir.
Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Size bir şeyi nehyettiğim
zaman ondan sakının, emrettiğim zaman da
gücünüz yettiği kadar yerine getirin” ( Ahmed b. Hanbel)
hadîsinde, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e hangi kapsamda uyulacağına
dâir özel bir kısıtlama getirilmemiştir. Başka bir
hadîs-i şerîfte Abdullah b. Amr-ı As (r.a.)’den şöyle rivâyet
edilmiştir: Ben Resûlullah (s.a.v.)’den duyduğum her şeyi
yanımda bulundurmak için yazıyordum; nihâyet Kureyş
muhacirleri beni bu işten sakındırarak; “Sen Resûlullah
(s.a.v.)’den duyduğun her şeyi yazıyorsun; oysa Peygamber
de bir beşerdir; öfke veya sevinç üzerine bir şey söyleyebilir!”
dediler. Bu nedenle Resûlullah (s.a.v.)’in hadîslerini
yazmaktan sakınarak olayı Nebî (s.a.v.)’e aktardım. Nebî
(s.a.v.) ağzına işâret ederek bana; “Nefsim elinde olan
Allâh (c.c.)’a andolsun ki buradan haktan başka bir şey
çıkmaz.” buyurdu. (Ebû Dâvud)
(Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 1.c., 341-342.s.)