İnsanlarla oturmanın sünnet ve edebleri çoktur.
Din kardeşleri ile oturan kişi abdestli olur, üstünü başını temizler, düzeltir, güzel elbiselerini giyer. Yaşı büyük olanlara, oturmada öncelik ve iyi yeri verir. Ancak küçük yaşta olan daha âlim ve fâdıl ise ona da büyük gibi davranır.
Hadîs-i Şerîf’te: “En hayırlı meclis, kıbleye karşı oturulan ve mecliste oturmak istiyene, yer açılan meclistir.” buyuruldu. Din kardeşleri, bir yerde otururken, saf hâlinde, birbirine yakın ve bitişik olup, ayrı ve dağınık oturmazlar. Çünkü bu, kalblerin birleşmesine sebeb olur.
Câbir bin Sümre (r.a.) anlatır: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz geldi. Ashâbı (r.a.e.) oturuyordu: “Niçin böyle dağınık oturuyorsunuz?” buyurarak halka ve saf hâlinde oturmaya işaret eyledi.
Müslimanlardan fakîr olanlarla, vera’ sâhibleri, îmân ve ilim sâhibleri ile oturmağı tercîh eder. Hadîs-i Şerîf’te: “Büyüklerle otur; âlimlerden sor, hikmet sâhibleri ile konuş” buyuruldu.
Görüldüğü zaman, Allâhü Teâlâ’nın hatırlandığı, konuştuğu zaman amelin arttığı ve ameli âhirete âid şevki çoğalttığı kimselerle, ya’nî evliya ile oturur. İmam Gazâlî (r. aleyh) buyurur: “Bir fâcir, günahkâr, bir takva sahibi, ya’nî günâhlardan sakınan kimse ile sohbet ettiği zaman, onun Allâh (c.c.) korkusunu ve bunda devamını görür de, kısa zamanda yaptığı kötülük ve günâhlardan döner, devam üzere günâh işlemekten haya eder. Hattâ tembel, gevşek kimseler, amelinde sağlam ve gayretli olan kimselerle  oturup  kalkınca,  onlar da gayrete ve şevke gelirler.
Din kardeşinden gördüğü iyilik ve doğruluğu, ona söyler ve bununla onu medh eder. Zîra bu, daha çok iyilik yapmasını, doğru yolda daha çok ilerlemesini teşvik unsurudur.
(Muhammed Bin Ebûbekir, Şir’at-ül İslam Tercemesi, s.400-403)