Husumet yani kin ve düşmanlığa neden olacak şekilde çekişmek, dünyevi bir sebeple inatlaşmak, dilin âfetlerindendir. Hasımlaşmanın terk edilmesi, hasımlaşma dışında bir yol bulunduğu müddetçe daha iyidir. Yani, eğer hakkını karşı tarafın gönül hoşluğu ile rızasıyla alması mümkün olursa, güzel bir davranışla istemesi ve kişileri barış ortamına sevk etmesi gerekir. Çünkü tartışma ile iki kişi arasında kin hâsıl olur. Hatta öyle ki; onlardan her biri diğerinin kötü durumuna sevinir ve sevincine de hüzünlenir.
Husumetteki zararların en azı kalbin meşgul olmasıdır. Hatta namazında kalbi husûmete takılı halde olur. O halde zaruret olmaksızın husûmetin kapısını açmamaya gayret etmelidir. O halde kim husûmette haddi aşmaz, sabrederse çok sevâb kazanır. Çünkü zorluk arttıkça sevâb da artar. İnsanın sevâbı; karşılaştığı zorluk ölçüsündedir.
Nitekim Allâhü Te‘âlâ şöyle buyuruyor; “İnsanlara güzel söz söyleyiniz.” Peygamberimiz (s.a.v.) de “Güzel söz sadakadır” buyurmaktadır.
Buhârî ve Müslim’in, Âişe (r.anhâ)’dan nakillerine göre, Resûlullâh (s.a.v.) buyurmuştur ki: “Şüphesiz Allâhü Te‘âlâ’ya insanların en sevimsizi, husûmeti şiddetli olanıdır.”
Ebû’d-Dünya’nın Ebû Hureyre (r.a.)’den nakletmiş olduğu habere göre; Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bir husûmet hakkında ilimsiz mücâdele ederse, bundan çıkıncaya kadar Allâhü Te‘âlâ’nın gazâbında kalmakta devam eder.” Yani bunu terk eder ve bundan sahih bir tevbe ile tevbe ederse bu husûmetten çıkmış demektir. Zehebî; bundan şu hükmü çıkarmıştır: İlimsiz mücadele büyük günâhlardandır. Çünkü yanlış yapmaya daha çok müsaittir.
Başka bir hadîs-i şerîfte; “Sizi insanlarla hasımlaşmaktan sakındırırım, çünkü o güzelliği toprağa gömer, ayıbı ise ortaya çıkartır” buyurdu. (Beyhaki)
(Muhammed Ebû Said Hadimi, Berika c.4 s.435-438)