Bu hususlardan bir tanesi «Allâh (c.c.) Gafur ve Rahimdir (Çok affedici ve merhametlidir.) Benim günahım, O’nun (c.c.) yanında ne değer taşır ki?» demektir.
Şüphesiz Allâh (c.c.) affedici ve merhametli olmakla beraber, kahhâr (kahredici) ve intikam alıcıdır da. Muhakkak mağfiret olunacağımızı nereden biliyoruz? Kahr ve intikamına da uğrayabiliriz. Aşağıdaki âyetten de anlaşıldığı üzere, Allâh (c.c.) geçmiş günahlardan tevbe edip, gelecekteki amellerini düzeltenler için affedici ve merhametlidir.
Allâh (c.c.) şöyle buyuruyor: «Sonra şüphe yok ki, Rabbin, cahillikle kötülük eden, sonra bunun arkasından tevbe edip halini düzelten kimselerin lehindedir. Muhakkak ki Rabbin bu tevbeden sonra Gafur’dur, Rahim’dir.»
Tevbe etmeden ölenler, günahları kadar cezaya müstehak olacaklardır. Kendi kendini aldatmanın bir başka şekli de «Efendim acelesi ne? İleride tevbe ederiz» demektir.
Ona: «Sen bundan sonra yaşayacağını nereden biliyorsun? Belki de ölüm, gece uyurken gelir de bir daha uyanamazsın veya yaşasan da tevbeye muvaffak olamazsın. Unutma ki günah arttıkça kalpteki siyahlık artmaktadır. Günden güne tevbe etmek için tevfik azalmaktadır. Nitekim birçokları tevbesiz ölmektedirler» demelidir.
‘Kendini kandırmanın başka bir şekli de «Efendim hele bir şeyler yapalım da sonra tevbe eder, onları affettiririz.» demektir. Ona «Hele sen şu parmağını biraz ateşe sok da sonra merhem süreriz» dersek, buna razı olup katlanır mı? O halde günah işlemeye nasıl cür’et ediliyor? Bu kimse sonradan tevbeye muvaffak olacağını nasıl biliyor? Muvaffak olsa da Allâh (c.c.) onun tevbesini kabul etmeye mecbur mu? Hatta bazı günahlara Allâh indinde yalnız tevbe etmek yeterli değildir. Hak sahibinden helallik almak ve af dilemek mecburiyeti vardır.
(Eşref Ali Tehânevi, Dünyada ve Ahîrette Amellerin Karşılığı, s.95-96)