Vücûdumuzun ne kadar muhteşem bir kudret mu‘cizesi olduğunu hiç düşündünüz mü? Her bir hücre, organ ve sistemi başlı başına birer hârikalar âlemi olan insan vücûdu, bütün bu âlemlerin gâyet muntazam ve hikmetli bir şekilde yerleştirilmiş birleştirilmiş ve tanzim edilmiş bir parçasıdır.
İnsanın bu mükemmel tarzda ve her uzvu yerli yerinde ve en güzel bir şekilde yaratılışı, hakîkaten üzerinde uzun boylu düşünmeyi ve çok şükretmeyi, son derece edebli davranmayı ve Kerîm olan Rabbine sevgi beslemeyi gerektirir. Zîrâ onu bu güzellikte yaratan ve ona bu şerefi veren O’dur. Başka şekillerde yaratması mümkün iken ona bu mükemmel şekli veren O’dur.
İngiliz  İlimler Mecmuası şöyle der:
“Hiç  şübhesiz  insanın eli, yaratılışın en nâdir ve hayret verici hâdiselerinin başında gelir, insan elinin kâbiliyeti, kudreti ve her şekle dönüşteki süratine  uygun  bir  şekilde, bunun benzeri ve yerini  tutacak  bir âleti yapmak imkânsızdır, iki eldeki yirmi yedi kemik ve on dokuz kasın oluşu ona bu özellikleri kazandırmaktadır.
İnsan kulağının bir kısmını teşkîl eden orta kulakta dört yüz kadar gâyet ince, düğümlenmiş vaziyette kıvrımların meydana gelmesi, gözün ışığı almak için yüz otuz milyon sinir uçlarından meydana gelişi, güneş ışınlarını kırarak göze gölgelik kazandıran ve gözü toz ve benzeri zararlı şeylerden koruyan kirpiklerin ve göz kapaklarının mükemmelliği, dilin tadı kolaylıkla alması için üstünün kaygan doku ile kaplı olup dokunun içinde epitelyum  hücrelerinin bulunması, sinir sistemindeki  düzenli çalışma ve haberleri ânında beyne ulaştırmadaki hızlılığı  ve saniyede hızı yüz metreye ulaşan uyarı ve haberlerin beyne ulaşması ve diğer tüm organlardaki hârikaların hepsi bu mükemmel insan yapısının başka bir mükemmel varlık tarafından yaratıldığının işâretidir.”
Bu derece güzel ve hârikalarla ve daha  sayamadığımız  güzelliklerle  dopdolu  olan  insanın  kendi varlığı Cenâb-ı Hakk’ın varlığı için yeterli bir sebeb değil midir?
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 89-92.s.)