Nebî-i Ekrem (s.a.v.); “Kişinin cennetteki derecesi, dünyâdaki geçirdiği imtihânlara göredir.” buyurmuşlardır. Kişi ne kadar büyük imtihân geçirirse, cennette ona göre derece almış olacak. İmtihânları geçeceğimizi ve bu imtihânların sonunda da yaptığımız tercihe göre, inşâallah cenneti ve Cenâb-ı Hakk’ın cemâli ile müşerref olacağımızı bilerek bu dünyâdaki zorlukları hoşlukla karşılamamız lâzımdır.
Son Osmanlı âlimlerinden Merhum Bekir Hâki Efendi Hazretleri, birgün Çakmakçılar’da, bayağı dik bir yokuştan aşağı talebeleri ile beraber iniyormuş
Karşılarında bir sırt hamalı, küfeyi yüklenmiş ve beli rükûda gibi eğilmiş, yokuştan yukarı çıkmaya çalışıyormuş. Hamal, bir yandan eliyle alnındaki teri siliyor, diğer yandan öbür elinde de zincir çeviriyormuş. Dudağında da ıslık çalarak gidiyormuş. Tabiî ne ıslık çalmak ne de zincir sallamak İslâm’da hoş bir şey değil; hoca onları söylemiyor da burada kıssadan hisse olması için şunları söylüyor: “Bakın arkadaşlar, mü’minin dünyâdaki imtihânı ve o imtihânı geçerken ki hâli şu hamalınki gibi olmalı. Rükûya varmış gibi eğilerek bu kadar ağır yükün altında, bu yokuştan yükü çıkarmaya çalışıyor. Ne kadar fazla sıkıntıda olduğu ikide bir terini silip atmasından belli; ama çakır keyfi bozmuyor. Bakın dilinde ıslık, elinde zincir çevirmeye devam ediyor. Mü’minin hâli böyle olmalı, çakır keyfi bozmamalı.”
Bileceğiz ki, her şeyin bir karşılığı var. Cennetin karşılığı cehennem, dünyânın ki de âhirettir. Kulluğun karşılığı da Rabbinin rızâsı ve cemâlidir. Eğer kul, Allâh (c.c.) dışında bir şeyi tercih ederse İslâm ona; “Az ücrete tâlip oldun.” diyor. İmtihânlar geldiği zaman, Allâh (c.c.) hepimize dayanma gücü kuvveti versin, kolay geçitten geçirsin, Bekir Hâki Efendi Hoca’nın söylediği gibi çakır keyfi bozmayacaklardan etsin (Âmîn).
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler 3, s.291)