Türk’e şeref, cihana ise yüzlerce medeni eser veren bir sanatkâr olan büyük Osmanlı mimarı Koca Sinan tahminen 1490 senesinde Kayseri’de dünyaya gelmiştir.
İyi bir eğitim ve öğretim gördükten sonra acemi oğlanlar kışlasına verilmiştir. Kabiliyeti sayesinde askerlik hayatında sık sık terfi almıştır ve birçok seferde bulunmuştur.
1533 yılında İran seferi sırasında askerin Van gölünü aşması gerekmiş bu maksatla kadırga yapma görevi Mimar Sinan’a verilmiştir. İki hafta gibi kısa sürede 3 adet kadırga yapmıştır. Mimarlık alanındaki başarısını göstermiştir.
Katıldığı bu seferlerde kendi hâtırâtında da belirttiği gibi batının ve doğunun mimarı tarzını birleştirerek orijinal eserler vermiştir. Kara Boğdan seferinde ise Prut nehrini geçmek için köprü yapılması ihtiyacı olunmuş ancak zemin kaygan olduğundan bu işi kimse başaramamıştır. Bunun üzerine Lütfü Paşa Kanuni’ye Sinan’ı önermiş padişahın da onayıyla Sinan 13 gün gibi kısa bir sürede köprüyü yapıp ordunun karşıya geçmesini sağlamıştır. Bu olaydan kısa bir süre sonra devrin baş mimarı vefat etmiş Lütfü paşa ise bu görev için Sinan’ı önermiştir. Padişah’ında onayı ile Sinan baş mimar olmuştur.
Baş mimar olarak çok değişik konularla ilgilenmek zorunda kalan ve hepsinden başarı ile çıkan Sinan aynı zamanda İslam ahlakı ile ahlaklanmış mütevazi bir insandır. Mühründe bulunan “el-hakir-ül-fakir” (hakir (küçük) ve fakir Mimar Sinan) yazısı bunun ispatıdır.
Sai Mustafa Çelebi’nin eserinde belirttiği üzere 364 yapıya imza atan Sinan’ın hatıratında kendisinin de belirttiği gibi en güçlü eseri 80 yaşında iken yaptığı “Selimiye camiidir”. Hatıratında : “… Ayasofya kubbesi gibi bir kubbenin İslam ülkelerinde yapılmadığını söyleyip duran kefere-i fecerenin mimar geçinen takımına cevap olarak Allah (c.c)’nun yardımı ile Selimiye kubbesinin çapını büyük ziyade eyledim”. Bu şekilde ifade etmesi eserlerini ne amaçla yaptığını çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
El emeği ile kazandığı helal servetini birçok sosyal ve kültürel müesseseler kurumlara vakfeden mimar Sinan 1538 de İstanbul da vefat etmiştir. Kabristanı Süleymaniye camiinin yanındaki türbededir.
(Müslüman Bilim Adamları c.2 s.234-244)