Manevî alanda yasak bölgeye giren, Allâh (c.c.)’un emirlerini çiğneyerek günâh işleyen kimseler hemen abdest alıp iki rek’at namaz kılmalı, sonra da aşağıda olduğu gibi yaptıkları suçları için tevbe ipine yapışmalıdır.
Allâh Resûlü (s.a.v.): “Günâhından tevbe eden hiç günâh işlememiş gibidir” (İbn Mace) buyurmakla bu gerçeği ifâde etmiştir.
Diyelim cümle günâhlarımıza tevbe:
“Estağfirullâh! Estağfirullâh! Estağfirullâh el-azîm, el-kerîm ellezî lâ ilahe illâ hüvel hayyel gayyûme ve etûbü ileyhi tevbete abdin zâlimin linefsihî lâ yemlikü linefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Ve es’elühü’t-tevbete vel-mağfirete vel-hidâyete lenâ innehû hüvet-tevvâbü’r-rahîm.”
“Yâ Rabbi, Yâ Rabbi, Yâ Rabbi! Eğer benim elimden, ayağımdan, gözümden, kulağımdan, dilimden ve bütün azalarımdan bilerek, bilmeyerek, kelime-i küfür ve fi’l-i küfür, günâh, isyân, hatâ, şirk ve mâlâyâni sâdır oldu ise ben onların cümlesine tevbe ettim, pişman oldum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem Safiyyullâh, âhiri, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizdir. Bu ikisi ve bu ikisi arasında gelip geçen peygamberler ve getirdikleri haktır ve gerçektir. Cümlesine inandım, îman ettim. Dilimle ikrar, kalbimle tasdîk ettim.”
“Âmentü billâh! Ve bimâ câe min indillâh!. Âmentü biresûlullâh! Ve bimâ câe min indi resûlullâh!. Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusûlihî vel-yevmil âhiri ve bilkaderi hayrihî ve şerrihî minallâhi teâlâ vel-ba’sü ba’del mevt hakkun eşhedü en lâ ilahe illallâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve resûlüh.”
Kelime-i şehâdet ikinci defa: Bütün geçmişlerimizin afvı, üçüncü defa vatan ve milletimizin selâmeti, istiğfârın kabulü için tekrar edilir. Sonra bir Fâtihâ okunur. Böylece tevbe yapılmış olur.
(Ârif Pamuk, Kısa Sûreler ve Duâlar, s.1)