Bütün Peygamberlere iman etmek müslümanlıkta esastır. Lügat manası bakımından peygamber, haber veren kimse demektir. Dini teriminde ise, Allah-ü Tealâ’nın kullarına dinlerini bildirmek için görevlendirdiği seçkin insanların her birine “Peygamber” denir. Bu zatlar Yüce Allah’ın birer elçisi demektir.
Bunların Allah’ın Peygamberleri oldukları, kişiliklerindeki yüksek vasıflardan ve Allah tarafından kendilerine verilen mucizelerden sâbit olmuştur. Mucize; başkalarının meydana getiremeyeceği olağanüstü şeylerdir. Bir peygamberin gerçek peygamber olduğunu doğrulamak için Yüce Allah o işi Peygamberinin eliyle ortaya çıkarır.
Yüce Allah’ın ilk Peygamberi Hazret-i Âdem (a.s) ‘dır. Son ve en büyük Peygamberi de, bizim sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v.)’dir. Son Peygamber olduğu için Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Hâtemu’l-Enbiya (Peygamberlerin sonuncusu) denmiştir. Bu iki Peygamber arasında, sayılarını ancak Allah (c.c.)’nun bildiği çok Peygamber bulunmuştur.
Peygamberler her türlü güzel sıfatlara sahipdirler. Onlardan her birinin varlığı bir olgunluk ve üstünlük örneğidir. Özellikle onlarda doğruluk, emânet, seziş ve anlayış, günahlardan korunmuş olma ve şeriatı teblîğ etme vasıfları vardır
Gerçek şu ki, peygamberlere iman etmek, onların yüksek huy ve vasıflarını bilip doğrulamak, onlara son derece saygılı olmak bizim için kesin bir görevdir. Peygambelere iman etmeyen bir kimse, Yüce Allah’a iman etmemiş sayılır. Çünkü Yüce Allah’a, O’nun razı olacağı bir şekilde iman etmenin yolunu insanlara bildiren ancak peygamberlerdir. Kendi değersiz akıllarını öncü edinmek isteyenler, gerçeğe ve Allah’ın rızâsına ulaşamazlar, sapıklık içinde kalırlar. Yüce Allah’ın, peygamberlere iman edilmesi yolundaki emirlerine de aykırı hareket etmiş olurlar. Bu bakımdan hidayetten yoksun kalırlar. Öyle ki, peygamberlerden yalnız birine iman etmemek, tümünü inkar etmek gibidir. Böyle bir inanç, insanı imansız yapar.
(Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali 20-24.s.)