Allâhü Te‘âlâ, Peygamberlerine (a.s.) kitablar vermiş, bu kitaplarında; emirlerini ve yasaklarını, vaâdlerini (ni’metlerini) ve va’îdlerini (tehdit ve azâblarını) bildirmiştir. Bu kitabların hepsi, Allâhü Te‘âlâ’nın kelâmıdır. Allâhü Te‘âlâ’nın gönderdiği kitablar arasında en üstünü Kur’ân-ı Kerîm’dir. Ondan sonra Tevrât, sonra İncil, sonra Zebûr’dur.
Hz. Adem (a.s.)’e on suhuf (sayfa), Hz. Şit (a.s.)’a elli suhuf, Hz. İdris (a.s.)’e otuz suhuf, Hz. İbrahim (a.s.)’e on suhuf, Hz. Mûsâ (a.s.)’a Tevrât, Hz. Davûd (a.s.)’a Zebûr, Hz. İsa (a.s.)’a İncil ve Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz’e de Kur’ân-ı Kerîm Allâh (c.c.) tarafından verilmiştir. Kitablara inanmış olmak için şu şartlar lâzımdır:
- Bu kitabların tamamının Allâhü Te‘âlâ tarafından vahiy yoluyla peygamberlerine indirildiğine inanmak. Çalışma ve gâyret gösterme ile elde edilemeyeceğine, kehânet ve sihir türünden şeyler olmadığına, şeytân, cin ve kötü rûhlar tarafından uydurulmuş şeylerde olmadığına kesinlikle îmân etmek.
- Kâinatın efendisi Resûlullâh (s.a.v.)’e nâzil olan Kur’ân-ı Kerîm’in gönderildiği günden bu güne dek, korunduğuna hatta bir tek harfinin bile değişmediğine ve böylece kıyâmete kadar devam edeceğine îmân etmek.
- Allâhü Te‘âlâ’nın mukaddes kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm’in, Kur’ân’ın temeli olan hüküm âyetleri ve müteşâbihat denilen (mânâsını Allah (c.c.)’nun bildiği) âyetleri kapsadığına îmân etmek. (Muhkemât denilen âyetleri, şer’i mânâlarının dışına çıkarıp, yorum yaparak ma’nâlarını değiştirmek asla câiz değildir. Müteşâbih âyetler ise muhkem âyetlerin ışığı altında ve onların hükümleri çerçevesinde te’vîl ve tefsîr edilir.)
Kur’ân-ı Kerîm dışındaki diğer mukâddes kitâblar, insanlar tarafından değiştirilmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’den önce gelen bütün mukaddes kitabların okunması, yazılması ve ba’zı hükümleri, Kur’ân-ı Kerîm ile neshedilmiş, kaldırılmıştır. Allâhü Te‘âlâ’nın kelâmı olmakta, Kur’ân-ı Kerîm’in hepsi birdir. Ancak, okunması ve yazılması bakımından, ba’zı sûrelerin fazîletleri vardır.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, 120-121.s.)