İslâm şeriatı insanların bazı fiillerini küfür alâmeti saymıştır. Meselâ zaruret olmaksızın Yahudiye mahsus olan zünnarı kuşanmak ve ihtiyaç hissetmeksizin küfür sembolünü ve âmelini işlemek, yalnız kâfire mahsus olan şeyi tercih etmek, kabullenmek küfürden sayılır. Bunun gibi, enbiyadan birini tekzip etmek ve şeriatın hükmünü kati sûretle reddetmek ve masiyeti (günâhı) helal saymak ve şeriatın hükümlerini hafife almak, alay etmek, râhmet-i ilâhiden ümidini kesmek, azâb-ı ilâhiye uğramayacağından emin olmak, âlemin ezelliğini iddia etmek, kıyâmeti, haşri ve neşri, cenneti ve cehennemi ve kulların amellerinin yazılı olan defteri ve şefaati inkâr etmek, îmâna münâfîdir ve küfürdür. O hâlde şu sayılanlardan birisi bulunan kimsede îmân bulunmaz, zira iki zıt bir yerde bulunamaz.

Haksız yere adam öldürmek, zina, livata etmek, şarap içmek, hırsızlık yapmak, gasp yapmak, yalancı şâhitlik etmek ve faiz yemek gibi büyük günâhları işleyen kimse günâh olduğuna ve de haram olduğuna inanarak işlerse kâfir olmaz ama bunların helâl olduğuna inanarak işlerse kâfir olur.

Nebilerden sonra geçmiş ve gelecek tüm insanlığın efdali Hz. Ebû Bekir (r.a.)’dir, Hz. Ebû Bekir (r.a.)’den sonra insanların efdali Hz. Ömer (r.a.)’dir. Hz. Ömer (r.a.)’den sonra insanların efdali Hz. Osman (r.a.)’dir, Hz. Osman (r.a.)’den sonra insanların efdali Hz. Ali (r.a.)’dir. Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in sahabeliği Kur’ân âyetleriyle sâbittir, onun sahabeliğini inkâr eden kâfirdir. Kâfir olduğu gibi Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.a.e.)’in halifeliklerini inkâr da küfürdür, çünkü bunların halifelikleri üzerinde icma-i ümmet vâki olmuştur. Hz. Osman ve Hz. Ali (r.a.e.)’in halifeliklerini inkâr ise bid’attir.

(Misvak Neşriyat, Mehmet Taşkıran, Ehli Sünnet İtikâdı, s.47)