İmân; Allâh (c.c.)’den geldiği bilinen her şeye kalp ile inanıp, dil ile ikrâr etmek yani söylemektir. Bir kimsenin imânını ikrar etmesiyle yani inandığını dil ile söylemesiyle, o kimsenin imânlı olduğuna karar verilir. İkrar, bir kimsenin, “Allâh (c.c.)’dan başka ilâh olmadığına, Muhammed (s.a.v)’in onun kulu ve Resûlu olduğuna ve Allâh (c.c.) tarafından bütün insanlara ve cinlere gönderilen hak bir peygamber olduğuna” şahitlik yapmaktır. Bu da şu şehâdet kelimesini söylemekle olur: “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûluh.”
Bir mü’minin bunu inanarak hayatında bir kere söylemesi, cehennemde ebedî olarak kalmaması için yeterlidir. Buna devam edilip tekrar tekrar söylenmesi ise manevî derecenin artmasına sebep olur. Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberimiz (s.a.v.)’e hitaben buyuruluyor ki: “Aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümden içlerinde bir sıkıntı ve şüphe duymadan, sana tam teslimiyetle teslim olmadıkça imân etmiş olmazlar.” (Nisâ s. 65) Bu âyette, Allâh (c.c.)’un ve Resûlullâh (s.a.v.)’in hükmüne razı olmayan ve onu tanımayanların, Allâh (c.c.)’a imân etmemiş olduğu bildirilmektedir. (İbn-i Kesir) Binâenaleyh, Allâh (c.c.)’un ve Peygamber (s.a.v.)’in hükümlerinden bir şeyi ister beğenmeyerek, ister küçümseyerek kasten reddetmek İslâm’dan çıkmaktır.”
Resûlullâh (s.a.v.)’e normal ve rahat zamanlarda uyup; yolculuk, sıkıntılı zamanlarda ve harpte uymamak, sıhhatliyken uyup hastayken uymamak olmaz. Hz. Ali (r.a.)’in rivâyet ettiği hadis-i şerifte Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi dört şeye inanmadıkça mü’min sayılmaz: Allâh (c.c.)’dan başka ilâh olmadığına ve benim Allâh (c.c.)’un kulu ve hak peygamberi olduğuma inanmak, ölüme inanmak, tekrar dirilmeye inanmak, kadere inanmak.” (Tirmizî)(Muhammed Alâüddin, El-Hediyyetü’l- Alâiyye, s.934-935)