Yüce İslâm dininin temel esaslarından birisi de, Allâh (c.c.)’un, peygamberleri aracılığıyla insanlığa gönderdiği kitaplara iman etmektir. Kitaplara iman, icmâli ve tafsili olmak üzere iki kısımdır: İcmâli iman: Hz. Adem’e, Hz. Şit’e, Hz. İdris’e, Hz. İbrahim’e, Hz. Musa’ya, Hz. Davud’a, Hz. İsa’ya ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e (hepsine salât-ü selamlar olsun) yüz suhuf ve dört kitap nâzil olduğuna inanmaktır. Tafsîlî iman ise: Hz. Âdem (a.s.)’a on sayfa, Hz.Şit (a.s.)’a elli sayfa, Hz. İdris (a.s.)’a otuz sayfa,  Hz. İbrahim (a.s.)’a on sayfa, Hz. Musa (a.s.)’a Tevrat, Hz. Dâvud (a.s.)’a Zebur, Hz. İsa (a.s.)’a İncil ve Efendimiz (s.a.v.)’e de Kur’ân-ı Kerim’in Allâh (c.c.) tarafından gönderildiğine inanmaktır.
Bizlere bildirilen bu kitaplardan Hz. İbrahim (a.s.)’ın sayfaları tükenmiştir. Halen izine rastlanamamaktadır. Dâvud (a.s.)’ın  Zebur’u, Tevrat ve İncil, Yahûdiler ve Hıristiyanların elinde mevcuttur ama Kur’ân-ı Kerim bu kitapların tahrif olunduklarını haber vermektedir. Bu kitaplar incelendiğinde birçok bölüm ve açıklamanın açıkça Cenâb-ı Hakk’a ait olmadığı anlaşılır. Allâhü Teâla’nın sözleri ile insanların sözleri bu kitaplarda birbirine karıştırılmış ve hangi bölümün Allâh (c.c.)’a, hangi bölümün insanlara ait olunduğu bilinememektedir.
Kitaplara iman etmek, bu kitapların tamamının Allâhü Teâla tarafından vahiy yoluyla peygamberlerine indirildiğine inanmak, çalışma ve gayret gösterme ile elde edilebilen bir cinsten olmadığına, kehânet ve sihir kâbilinden şeyler olmadığına, şeytan, cin ve kötü ruhlar tarafından uydurulmuş şeyler olmadığına kesinlikle iman etmektir.
Kitaplara iman etmek, bu kitapların Allâhü Teâla tarafından vahiy emini Hz. Cibril (a.s.) adındaki melek aracılığıyla peygamberlere gönderildiğine iman etmektir. Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e nâzil olan Kur’an-ı Kerim’in yüce Allâh (c.c.)’un kelâmı olduğuna inanmak, gönderildiği günden bu güne dek, bozulmadığına hatta bir tek harfinin bile değişmediğine ve böylece kıyâmete kadar devam edeceğine iman etmektir.
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 120.s.)