İmâm-ı Âzam (r.a.) tâbiindendir. Fıkha, takvâ ve ibâdete olan düşkünlüğünde onların önderidir. Meşhur sûfi Dâvud et-Tâi (r.a.)’da Onun arkadaşlarından ve öğrencilerindendir. Onun yanında tasavvufi eğitimini almıştır. Dâvud et-Tâi (r.a.)’a göre: “O, müminlerin gönüllerinde yer eden ve gece yürüyüşüne çıkan birisine yol gösteren bir yıldız gibidir.”
İbn Allan “el-Futuhatu’r-Rabbaniyye ale’l-Ezkari’n-Neveviyye” isimli kitabında şunları kaydeder: “Ebu Hanife (r.a.) İmâmların büyüğü, alanında tek, saygın ve herkesin önderidir. İmâmların İmâmıdır. Mertebesinin yüceliğinde, ilminin ve zahitliğinin çokluğunda ve batıni ilimlerle mücehhez olduğunda herkesin görüş birliği vardır. Onun zahirî ilimlerini varın siz düşünün. Kendi asrının insanları Onu medhu sena etmekten kendilerini alamamışlardır.
İmâm-ı Âzam Ebu Hanife (r.a.), Rabbanî büyüklerden, tasavvuf okulunun direklerinden ve temellerinden biridir. O, tasavvufi kaidelerin kendisinden alındığı ilklerdendir. Onun hayatından, mürşitler metot almışlar ve tasavvuf yoluna yeni girmiş sâlikler de âdap kurallarını iktibâs etmişlerdir.
Sahabe ve tâîbiûn tabakası Resûlullah (s.a.v)’e yakın olduklarından ve karakterlerini takvânın, verânın, cihâdın, ibâdete tüm kalpleriyle yönelmenin, Allah (c.c.) ile baş başa kalmanın, dünyanın süsünden yüz çevirmenin ve daha bir sürü olgun sıfatların sahibidirler. Böylece Onlar kendilerinden sonra gelen müridlerin üstadları ve mürşitlerin İmâmları olmuşlardır.
İmâm-ı Âzam (r.a.)’ın mezhebine tâbi olan, Onun görüşlerini alıp ona göre amel eden tasavvuf ehli bir çok evliya vardır: İbrahim bin Edhem, Şakik-i el-Belhi, Ma’ruf el-Kerhi, Ebu Yezid el-Bistamî, el-Fudayl bin İyaz, Ebu Hamid el-Lifaf, Halef bin Eyub, Abdullah bin el-Mübarek, Veki’ bin el-Cerrah, Ebu Bekr el-Verrak (r.a.e.) ve diğerleri…
Şayet bu isimler Onu İmâm olarak görmeseydiler Ona tâbi olmaz, Onun arkasından gitmezlerdi.
 (Prof. Dr. Muhammed Tahir Nur Veli, İnkişaf Dergisi Sayı 7)