Hz. Alî (r.a), Kümeyl’e hitap ederek: “Ey Kümeyl, ilim
maldan hayırlıdır. Çünkü malı sen koruyacaksın, fakat ilim
seni korur. İlim hâkim, mal mahkûmdur. Mal sarf etmekle
azalır, ilim sarfiyatla çoğalır.” buyurmuştur. Yine Hz. Alî (r.a):
“Bir âlim, gündüzleri oruçlu olduğu hâlde harb eden, geceleri
de ibâdetle geçiren mücâhid âbid’den daha üstündür.
Bir âlimin ölümü ile İslâm âleminde açılan boşluğu,
onun gibi yetişecek bir âlimden başkası dolduramaz.” demiştir.
Yine Hz. Alî (r.a) bir manzûmesinde şöyle buyuruyor:
“Övünmek ancak ehl-î ilme mahsûstur. Çünkü onlar doğru
yolda oldukları gibi arzû edenlere de doğru yolu gösterirler.
Herkesin derecesi bilgisi ile ölçülür. Câhiller ise, âlimlere
düşmandırlar. Âlim ol ki, ölmeyesin. Çünkü insanlar ölür,
fakat âlimler diridirler.”
Hasan-ı Basri (r.aleyh): “Âlimlerin mürekkebi şehidlerin
kanıyla tartılır ve ağır gelir.” demiştir. İbn Mes‘ûd (r.a.): “İlim
yok olmadan okuyun; ilmin yokluğu, âlimlerin vefâtıyladır.
Varlığım kudretinde olan Allâhü Te‘âlâ’ya yemin ederim ki,
Allâh (c.c.) uğrunda ölen hakîkî şehidler, âlimlere verilen
yüksek dereceleri görünce, âlim olmak için tekrar dünyaya
gelmeği arzû edeceklerdir. Doğrusu şu ki, kimse âlim olarak
doğmamıştır. İlim, çalışıp öğrenmekle elde edilir” buyuruyor.
İbn Abbas (r.a.): “Zorluğuna katlandım, okudum, neticede
ululuğa erdim” buyurmuştur. Hattâ İbn Mâlik, İbn Abbas
hakkında: “İbn Abbas gibisini görmedim. Çünkü yüzüne
bakan en güzel yüzü görmüş, sözünü duyan en tatlı sözü
dinlemiş, fetvâlarını tedkîk eden de, hakikî ilmi bulmuş olur.”
demiştir.
Ebû’d-Derdâ (r.a.): “Bir mes’ele öğrenmek, benim için bir
gece ibâdetten daha sevimlidir.” buyurmuştur. Ayrıca “Âlim
ve ilim talibi hayırda beraberdir. Dîğer insanlar ise, bir kıymet
taşımaz. Yâ âlim, ya talebe veya dinleyici ol; bunların
hâricinde kalma, helâk olursun.” demiştir.
(İmâm Gazâli, İhya u Ulûmi’d Dîn, 23-29.s.)