Hz. Ebû Bekir’in adı Abdullah, künyesi Ebû Bekir’dir. Lakabı, Sıddîk ve Atîk’dir. Kureyş’dendir. Câhiliyyette ismi Abdü’l-Kâbe idi. Müslüman olunca Hz. Peygamber (s.a.v) ona Abdullah ismini vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.v) ‘in doğumundan iki sene sonra dünyaya gelmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v) ‘i ilk tasdik edenlerden olduğu gibi Mi’râc-ı Nebîyi dahî müşriklerin inkârına rağmen hiç tereddüt etmeden derhal tasdik ettiğinden “Sıddîk” nâmına hak kazanmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kimi İslâm’a davet etti isem ilk lâhzada tereddüt geçirmiştir. Yalnız Ebû Bekir müstesnadır. O hemen tasdik etmiştir.”
Cehennem ateşinden âzâd olunmuş bulunduğu kendisine müjdelenmiş ve bu itibarla da “Atik” lâkabını taşır.
Hz Ebû Bekir (r.a) nezîh bir hayat geçiren afif(iffetli, dürüst) bir zât idi. Faziletten ayrılamaz, daima iyilik yapmayı severdi, İslâmiyet’ten evvel doğruluğu, insaniyet perverliği ile bilinen mu’teber bir tüccardı. Fena hallerden kaçınırdı. Her şeyin mubah görüldüğü o câhiliyyet devrinde şeref ve haysiyet kırıcı hallerden çekinmiş, temiz bir hayat geçirmiştir.
-”Cahiliyyet zamanında, içki içmedin mi?” denilmiş.
-”Hâşâ! Ben namusunu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları zayi eder.” demiştir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v), bu sözü duyunca: “Ebû Bekir’in dediği doğrudur. Ebû Bekir’in dediği doğrudur.” buyurmuştur.
İslâmiyet insanları bir ağaç ve taş parçasından ibaret olan putlara tapmaktan vazgeçirip bir ve tek olan Allâh Te’âlâ’ya ibâdete davet ediyordu. Ebû Bekir (r.a) da aradığını bulmuştu. Hemen imân ederek câhiliyet karanlığından kurtulup İslâm’ın nuruna kavuşmuştu. Böylece hür erkekler içinde ilk Müslüman unvanını almıştır.
(Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.), Hz. Ebû Bekir Sıddık (r.a.), s.11-22)