Selefden biri buyurur: İlk günah haseddir. İblis’in Adem (a.s.)’a hasedidir. Secde ile emrolununca, onu kıskanıp, secde etmemiş ve bu kıskançlığı onu günâha sokmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): «Allâhu Teâlâ’nın ni’metlerinin de düşmanları var» buyurdu. O nedir? dediler. «Allâhu Teâlâ’nın fazlından verdiği nimetlerin bulunduğu kimseleri kıskananlar»  buyurdu.
Büyüklerden biri buyurdu: Hased eden, meclislerde, toplantılarda aşağılanmak ve horlanmaktan başka bir şeye kavuşmaz.  Meleklerden de, lanet ve buğzdan başka bir şey kazanmaz. İnsanlardan da, sıkıntı ve dertten başka bir şey görmez. Can verirken ise, şiddet, zorluk ve korkudan başka bir şeyle karşılaşmaz. Hasedinin etkisi, düşmanına değil, sanadır. Eğer uyanık veya uykuda hâlin sana gösterilse, ey hased eden kimse, düşmanının gözünü çıkarmak için attığın taşın, ona isabet etmeyip, geri dönüp senin sağ gözüne geldiğini ve gözünü çıkardığını, bu işten daha çok kızıp, o taşı alıp, birincisinden hızlı atıp, yine ona isabet etmeden geri gelip diğer gözünü çıkardığını, seni kör ettiğini, bu sefer daha çok kızıp, taşı üçüncü defa attığını ve onun da geri gelip, başını yardığını, her defasında düşmanına hiçbir zarar gelmediğini, her attığının sana döndüğünü, düşmanlarının etraftan sevinip güldüklerini görürdün. İşte hased edenin hâli budur. Şeytanın maskarası, oyuncağıdır. Hased içindeyken senin hâlin, bundan daha çirkindir. Çünkü düşmanına attığı taş sadece gözünü çıkarmıştır. Yaşasaydı ölünce zâten gözleri de gidecekti. Hased ise, günahla kendine döner. Günâh ise, ölümle yok olmaz. Belki onu Allâhu Teâlâ’nın gazâbına ve cehennem ateşine götürür. Buna göre, dünyada iken gözünden olmak, gözleri kendinde kalıp, bununla cehenneme gitmekten ve cehennem ateşinin alevlerinin gözlerini oymasından hayırlıdır.
 (Muhammed b. Ebûbekir, Şiratü’l İslâm Tercemesi, s.371-373)