Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Sizin müptelâ olmanızdan korktuğum şeylerin en korkuncu küçük şirktir.”
Sahabeler sordular: “Ey Allâh’ın Resûlü! Küçük şirk nedir?” Resûlullah (s.a.v.) “Riyadır” buyurdu ve şöyle devam etti: “Allâhu Te’âlâ amellerine göre kullara karşılık vereceği gün, riyakârlara şöyle buyuracak: Dünyada kendilerine gösteriş yaptıklarınıza gidin. Hele bir bakın, onlarda hayır namına bir şey bulabilecek misiniz?”
Ebû Hüreyre’den naklen rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle duyurulur:
“Nice oruçlu vardır ki, orucundan yanına kâr kalan açlık ve susuzluktur. Nice ibâdete kalkan vardır ki, bu ibâdetten kendisine kalan, uykusuzluk ve zahmettir.”
Bunlardan çıkan mânâ şudur: Tutulan oruçtan, kılınan namazdan Allâh rızası beklenmezse, ona verilecek hiçbir sevap yoktur.
İbâdetler, bütün olarak Allâh için olmayınca, riya bölümüne girer.
İbadetini görülsün ve duyulsun diye yapan kimse şuna benzer ki: Pazara çıkar; kesesine çakıl taşları doldurur; onun bu hâline bakan halk söyleşir:
Şu adama bakın; nasıl da kesesini doldurmuş!
O kesenin içinde taş olduğunu halk bilmez. O kimseye de halkın sözünden başka bir fayda kalmaz. O, kesesindekilerle gidip bir şey almak istese onlarla hiçbir şey vermezler.
İşte riyakârın, görsünler ve işitsinler diye iş yapanların hâli budur. Halkın sözünden başka, hiçbir menfaati olmaz. Ahirette ise, yaptığının faydalı bir karşılığını bulamaz.
Bu mânâda gelen şu âyet-i kerime önemlidir: “Onların yaptıkları işlerden herbirini ele alırız, onu saçılmış zerreler hâline getiririz (değersiz kılarız).” (Furkan s.23)
(Ebû’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfılîn, s.3-6)