Peygamberliğinde âlimlerin ihtilaf ettiği kimselerdendir. Bazı âlimler şöyle demektedir: Zülkarneyn (a.s.) peygamber olmayıp padişahdır, âdil ve doğru bir kişidir, demişlerdir. Allahu a’lem.
Vehb b. Münebbih (r.a.) şöyle demiştir: «Zülkarneyn Rûm’dan idi.» Rivayete göre Zülkarneyn (a.s.) doğuya gidince orada bir kavim: «Ye’cüc ve Me’cüc elinden durumumuz güçleşti, bize yardım et» diye yakındılar. Bunun üzerine Zülkarneyn (a.s.) demir, tunç ve diğer madenleri getirmelerini buyurdu, getirdiler. Üçyüz millik iki dağın arasını su çıkıncaya kadar kazdırdı. Ondan sonra o yere demir parçaları ve kömür döktüler. Körük koydular. Kömürleri ateşleyip muazzam bir ateş yaktılar. Ateşi körüklediler. Demirler eriyip kor haline geldi. Ondan sonra bakırları erittiler ve birbirine karıştırdılar dağ gibi oldu. Elli arşın eni vardı ve büyüklüğü üçyüz arşındı. Zülkarneyn (a.s.) bu şekilde demirden ve bakırdan bir sed yaptı. Ye’cüc ve Me’cüc bu seddin ardında kaldı. Kıyamete yakın Deccâl’den sonra çıkacaklar ve dünyayı harabeye çevirecekler, İsâ (a.s.)’ı muhasara altına alacaklardır, İsâ (a.s.) dua edecek ve Hak Celle ve A’lâ Hazretleri onları yok edecektir.
Zülkarneyn (a.s.)’ın vefatı yaklaşınca bir kişi ona: «Babanı mı çok seversin yoksa üstadını mı?» diye sordu.
Zülkarneyn (a.s.): «Üstadımı çok severim. Çünkü babam fâni (dünya) hayatıma sebeptir. Üstadım baki (âhiret) hayatıma sebeptir» dedi.
Zülkarneyn (a.s.) şöyle vasiyet etmiştir: «Benim sağ elimi tabuttan çıkarın ve elime bir altın top verin. Bu dünyayı top gibi elime aldığıma işarettir. Sol elimi de dışarı çıkarın, boş olsun. Dünyaya hükmettiğime ve sonunda dünyadan elim boş gittiğime işarettir.»
Sonra anasına vasiyet etti: «Benim için ağlama. Eğer ağlarsan, dünyada kimsesi olmayana ağla».
(Yazıcıoğlu Ahmed Bîcan, Envâru’l Âşikîn, s.187-188)