Sâmi Efendi Hazretleri’nin hakiki vekili, Ma’nevi evlâdı Muhterem
Ömer Muhammed Öztürk anlatıyor:
Allâhü Azîmü’ş-Şân; “Velîlerim kubbelerim altındadır. Onu
benden gayrisi bilmez.” (Nefahâtü’l-Üns, s.45) buyuruyor. Bir gün
bir yere bir muhaddis gelmiş, orada sohbet ediyor. Genç bir çocuk
da paltosunu kafasına çekmiş, yan tarafta oturuyor. Yaşlı birisi de
genci ikaz ederek:
“Evlâdım bu muhaddis meşhur Vehb bin Münebbih’tir, bir daha
bulamazsın gel istifâde et.” diyor.
“Amca işine bak.” diyor. Biraz sonra ihtiyar dayanamıyor. Tekrar:
“Evlâdım bu Vehb bin Münebbih’tir. Büyük muhaddistir bir daha
yolu buraya düşmez, şuradan istifâde et.”
“Ya amca sen işine bak.” diyor çocuk. Adam üçüncü defa genci
ikaz edince genç:
“Ben Vehb bin Münebbih’in Rabbi’nden dinliyorum.” Yaşlı amca:
“Vehb bin Münebbih’in Rabbinden mi?” deyince genç:
“Evet! Rabbinden” diyor. Yaşlı amca:
“Oğlum bu çok büyük bir iddiâ buna delil gerek.” (deyince) genç
diyor ki:
“Vallâhi bak amca senin Hızır (a.s.) olduğunu şurada herkese
söylerim, senin yakanı paçanı koparırlar.” Hızır (a.s.):
“Yarabbi sen, velîlerin isimlerini vermiştin, bu çocuğun ismi yoktu.”
deyince Hakk Te’âlâ Hazretleri:
“O senin bildiklerin.” buyuruyor.
Onun için Allâh dostlarının kimler olduğunu yalnız Allâh bilir.
Hakîkî mü’minlik vasfını iktisâb edersek onu da elde etmiş oluruz.
Olağanüstü hâllerle bir yere varılmaz. Kuş da uçuyor, balık da yüzüyor.
Uçağa da binince 500 kişi havada gidiyor. Asıl iş hakîkî mü’min,
Müslümân olmak, Resûlullâh (s.a.v.)’e ittibâ edip O’nun yolundan
gitmektir. Sünnet-i Seniyye’ye uymakta sahâbenin hâli ortadadır.
Hz. Sâmî (k.s.)’un hâli de ortadadır.
Geceleri bazen fakiri çağırırlardı. Özel sohbet ederlerdi. Bir
gece gittiğimde yine ağlayarak duâ ediyor: “Ben Sâmî’nin evlâdıyım
diyeni mahşerde vallâhi bırakmam, billâhi bırakmam. (şefaat ederim)”
diyordu. Allâh (c.c.), Sahabe (r.a.e.)’in ve Hz. Sâmi (k.s.)’un
yolundan gidip şefââtlerine nail olmayı nasib etsin. (Âmin)
(www.ramazanoglumahmuds a m iks.com)