Allah’ın (c.c.) Resûlü (s.a.v.) bize hutbesinde şunları söyledi:
“Ben yakın bir zamanda belki de Allah’ın huzuruna çağrılırım ve icabet ederim. Benden sonra sizi idare eden bazı idareciler olacaktır ki bunlar, bildiğiniz hükümlerle amel eder ve tanıdığınız bir idare şekliyle sizi idare ederler. Bunlara itaat etmek taat sayılır. Bir müddet böyle gider. Onlardan sonra başınıza bilmediğiniz şeylerle amel eden ve yabancısı olduğunuz bir idare şekliyle sizi idare eden bazı idareciler geçecektir ki, kim onlara hizmet eder ve onlara yardımcı olursa, hem kendileri helâk olur hem de başkalarını helâk olmaya sürüklerler. Onlarla oturup kalkın, ama amellerinizle onlardan ayrılın. İyilere iyilikle, kötülere de kötülükle şahitlik edin.” (Taberani)
Allah’ın (c.c.) Resûlü (s.a.v.) bir adamı zekat memuru tayin etti. Adam görevini yaptıktan sonra Resûlullah’a (s.a.v.) gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü! Şu mal sizindir, şu mal da bana hediye edilmiş bir maldır” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu duruma öfkelendi. Akşam namazından sonra kalkıp şehadet getirdi. Allah’a (c.c.) layık olduğu şekilde hamd ve sena ettikten sonra “Ey insanlar! Memur tayin ettiğim bazı kimseler geliyor bize, “Bu mal sizin, bu mal da bana hediye edildi” diyorlar. Eğer bunlar anne ve babalarının evinde otursalar, yine de hediye verilir miydi verilmez miydi diye düşünmüyorlar. Muhammed’in hayatını elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, kim bu mala hıyanet ederse, aldığı şeyi, kıyamet günü boynuna dolanmış olarak getirir. Eğer aldığı deve ise, getirirken kükreyecek, inek ise böğürecek, koyun ise meleyecek. Tebliğ ettim mi?” dedi. (Buhâri)
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahâbe, c.3, s.66-167)