Câbir bin Abdullah (r.a.)’dan rivayet edil­miştir ki, Peygamber (s.a.v.):
— Benden önce kimseye verilmeyen beş şey bana verildi. Bir aylık yoldan «düşmana» kor­ku verilmekle zafergâh oldum. Ve yer bana mescid ve temizleyici kılındı. Binâenaleyh hangi kimseye namaz vakti gelirse namazını kılsın. Bana ganimetler helâl kılındı. Şefaat da verildi. Eskiden peygamber hususî olarak kavmine gön­derilirdi; ben ise insanların hepsine gönderildim.” buyurdular.
İki aylık mesafeden düşmanın kalbine kor­ku, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) yalnız dahi olsa. mut­laka doğacaktır.
Yeryüzünün her tarafı Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ve ümmetine mesciddir. Namazın sahîh olması için hususî bir yer yoktur. «Önceki peygamber­lerden hiç biri mihrabına varmadıkça namaz kılamazdı.»
Hattabî diyor ki: «Geçmiş peygamberler iki kısımdır. Bir kısmına hiç cihad farz olmamış, bir kısmına ise cihad için izin verilmiş, lâkin ganimet olarak aldıkları şeyden istifâde ken­dilerine helâl kılınmamıştı.»
Kıyamet gününde şefaat etmek hakkı verilenlerin başında hiç şüphe yok ki. (Şefâat-i Uzmâ) sahibi Peygamberimiz (s.a.v.) gelir.
Diğer peygamberler yalnız kendi kavmine gönderilmişti. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ise bütün insanlara peygamber gönderilmiştir.
(Selâmet Yolları. C. 1, Sh.: 166-168)