Hz. Ömer’den Nasihatler

Hz. Ömer’den Nasihatler başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.


“Bir kötülük yapmak suretiyle senin hakkında Allâh (c.c.)’a isyân eden bir kişiyi, bir iyilik yapmak suretiyle kendisi hakkında Allâh (c.c.)’a itaat etmekten daha büyük bir şekilde cezalandıramazsın. Kesin bir bilgiye sahip olmadığın sürece Müslüman bir kardeşinin herhangi bir hareketini en güzeline hamlet. Bir Müslüman kardeşinden duyduğun bir sözü elinden geldiğinde hayra yor.

Kendisini töhmet altında bırakacak işler yapan kimse, kendisi hakkında sû-i zanda bulunup kötü şeyler düşünenleri kınamasın. Sırrını sakladığı sürece kişinin iradesi kendi elindedir. Doğru sözlü ve yaşayışlı arkadaşlarından ayrılma ve her zaman için onların gölgesinde yaşa; çünkü onlar senin için bollukta süs, darlıkta ise azıktırlar. Sonunda ölüm olduğunu bilsen de doğruluktan ayrılma. Seni ilgilendirmeyen şeylere karışma. Olmayacak işler peşinde koşma, çünkü böyle birşey yararsız, boş bir uğraş olur. İhtiyacını yerine getirmek istemeyen kimseden hiçbir şey isteme.

Yalan yere yemin etmeyi küçümseme ki Allâhü Te’âlâ seni bundan dolayı helâk etmesin. Sakın fâcirlerle (kötülerle) arkadaşlık yapma ki sonra kötülüklerini öğrenirsin. Düşmanlarından uzak durduğun gibi Allâh (c.c.)’dan korkmayan dostlarından da sakın; Çünkü O (c.c.)’dan korkmayan kimse asla güvenilir birisi değildir.

Kabirlerin yanından geçerken kork. Tâat gösterirken kendini hiç mesabesine indir. Günâh işlerken âkıbetini düşün. Bir iş yaparken, içlerinden Allâh (c.c.)’dan korkanlarla istişare et; çünkü Allâhü Te’âlâ “Allâh (c.c.)’dan, kulları içinde ancak alimler korkar” buyurmaktadır. (Fâtır s. 28)


Hz. Ömer (r.a.) bir keresinde birisine şu öğütte bulundu: “Seni ilgilendirmeyen şeylere karışma. Düşmanlarından uzak durduğun gibi emin olmayan dostlarından da kendini koru. Emin kişilerse ancak Allâhü Te’âlâ’dan korkan kişilerdir. Kötülük öğrenmek istemiyorsan kötülerle konuşma ve böylelerinin arkadaşlığından sakın. Kötü kimselere sırrını asla söyleme. İşlerinde, Allâh (c.c.)’dan korkanlarla istişare et!”


(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe, 3.c., 257-258.s.)