Ömeru’l-Fâruk (r.a.), sağlam ve kendisine layık makamın sahibidir. Allâh (c.c.) onunla tasdik edilen Sâdık (s.a.v.)’in davetini ilan etmiş, fazîleti tevhidin şahidi olarak kendisine vermiş, onunla çatlak sesleri ayırmıştır. Allâh (c.c.) onda topladığı etkili karakterle Müslümanların devlet olmalarını sağlamış, zayıf duyulan tevhid sesi avaz olmuş, dağınık vaziyetleri sağlamlaştırmıştır. Allâh (c.c.)’a beslediği sapasağlam imâna dayanarak, müşriklerin tuzaklarını alt etmiş, çokluklarına ve alçaklıklarına itibar etmemiş, engelleme ve sataşmalarını umursamamıştır.

Resûlullâh (s.a.v.)’in tahammül ettiği sıkıntılara tahammül etmiş, ulaşmaya çalıştığı amaçlar uğruna hoşlanmadığı durumlara sabretmiş, çıkar ve rahatlık için uğraşanlardan uzak durmuş, her işe koşan ve her göreve hazır olanlarla kucaklaşmıştır.

Hz. Ömer (r.a.) borçlarını ilan eder, iyiliklerini gizlerdi, konuşurken sakindi, gözü açık ve kararlıydı. Kararlarında isabet ve adaletiyle meşhurdu. Hz. Ömer (r.a.) bütün zamanını insanların haklarını vermeye ayırdı. Allâh (c.c.) onun isabetli fikirlerine uygun vahiy inzâl ederek Resûlullâh (s.a.v.)’in bazı kişilerin cenaze namazlarını kılmasına mani olmuştur.

Resûlullah (s.a.v.) hayatında ve vefât ederken birleştiriciydi. Rüyasında ve uyanık haliyle kendisine verilene tabi oluyordu. Her halinde ona ittiba eder, her işini onunla tedavi ederdi.

Hz. Ömer (r.a.) hakikatlerde istekli ve ustaydı, batıldan uzak dururdu. Hz. Ömer (r.a.) alçak gönüllülükle Mevla’dan güç ve izzet talep eder, ibâdetini yerine getirmek için de refâh ve bıkkınlığı terk ederdi. Hz. Ömer (r.a.) yalancı dünyanın faniliğini bırakıp ahiretin bekâsına yönelmişti. Zorluklara sarılır ve süflî duygulardan kaçardı. Huzur onun diliyle konuşur, hakikat hikmetini onun beyanıyla yürütür. Adalete meyilli, ağır işleri yüklenen ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan birisiydi. 

(Ebu Nuaym el-Isbehânî, Hilyeu’l Evliya, c.1, s.63-60)