Nuh (a.s.), uzun boylu, esmer, ince tenli, uzunca başlı, büyük gözlü, uzun ve enli sakallı, iri vücuyluydu. Kendisinin kolları ve bacakları ince, uylukları etli idi. Nuh (a.s.)’ın meskeni Irak’taydı.
Vedd, Süva’, Yağus, Yauk ve Nesr diye anılan putlara tapan kavmini, başlarına gelecek azapla korkutmak, bir olan Allâh’a ibadete davet etmek üzere, Peygamber olarak gönderildi.
Nuh (a.s.) kavmine: “Ey kavmim! Allâh’a ibadet ediniz! Sizin, Ondan başka hiç bir İlâhınız yoktur!”dediği zaman, putlar yüzlerinin üzerine düşünce, kalktılar, Nuh Aleyhisselâm’ı, yüzünün üzerine düşünceye kadar dövdüler. Bunun üzerine Nuh Aleyhisselâm kavminin helaki için dua etti ve Yüce Allâh, Nuh Aleyhisselâm’a, ağaç dikmesini emretti. O da, dikti.
Nuh (a.s.)’ın diktiği, Sac ağacı, kırk yılda büyüyüp yetişti ve boyu, üç yüz zira’ı buldu. Ağacın kerestesinden gemi yapıldı. Geminin yapılışı bitti ve Yüce Allâh; Nuh (a.s.)’a:“Nihayet, emrimiz gelip de, tandır kaynadığı zaman, her birinden erkek, dişi ikişer çift ile -aleyhlerinde söz geçmiş helakleri kesinleşmiş olanlar, müstesna olmak üzere- aileni ve iman edenleri (geminin) içine yükle!” buyurdu. (Hud s, 40)
Tufanın başlangıcı Nuh Aleyhisselam’ın Kralla konuştuğu sırada bir adamın yanına gelip tandırdan su fışkırıyor demesi ile başlamış oldu. Nuh Aleyhisselâm; ona: “Yazıklar olsun sana! O, İlâhî gazabın geliş belirtisidir! Rabbim, bana, bunu böyle vahyetti.”
Göklerden boşanan yağmurların, yerlerden fışkıran suların selleri, bütün yer yüzünü tuttu ve dağları, kapladı. Tufan suları; vedd, Süva’, Yağus, Yauk ve Nesr putlarını, Nevz dağından sürükleyip yere indirdi. Tufan suyunda boğulacak olanlar, boğuldu. Nuh (a.s.) ile gemidekilerden başka, yer yüzünde bulunanların hepsi Tufan suyunda boğulup helak oldu.
(M. Asım Köksal, İslam Tarihi)