Gönüller sultânı Hazret-i Sâmî (k.s.), kalbin Kur’ân-ı
Kerîm’de beş sınıf olarak beyân edildiğini anlatırlardı. Ezcümle:
1- Ölü kalb, 2- Hastalıklı kalb, 3- Gâfil kalb, 4- Zâkir
kalb, 5- Ma‘nen diri (hayy) kalb.
Kalbimizi her türlü hastalık ve tehlikelerden koruyacak birinci
şartın zikrullâha devâm olduğunu her defasında tekrâr
tekrâr beyân buyururlardı. Bunun da, az yiyip oruç tutarak ve
şartlarına riâyetle yapılırsa netice hâsıl olacağını bildirirlerdi.
Çünkü kul, hadîs-i şerîfte beyân buyurulduğu üzere:
“Kişi kalben zikre muvaffak olursa şeytân me’yûs olarak
geri çekilir; zikirden gâfil olursa kalbe yeniden girer.”
“Allâh Âzîmüşşânı kalben zikreden ile zikretmeyenin farkı
cesed dirisi ile ölüsünün farkı gibidir.” buyururlardı. Bu yüzden
insanlar, kendilerini Allâh (c.c.)’yü ve O’nun zikrini hatırlatanlarla
berâber olmağa çağrılıyordu. Tevbe sûresinde
Cenâb-ı Hakk: “Ey îmân edenler, Allâh’tan korkun da sâlih
ve sâdıklarla beraber olun.” diye emrediyor. Sâlihlerden bu
dünyâda istifâde olacağı gibi kabirde ve mahşerde de istifâde
olunacağını tefsîr ve hadîslerden misâllerle anlatırdı, Hazret-i
Sâmî (k.s.).
Bu husûsta kendilerine âid şu menkîbeyi anlatırlardı:
“Çocukluğumda kız kardeşim yürüyemiyordu. Yakınlarımız
Pozantı’ya yakın bir köyde Kaplanca Dede adlı bir zât var;
kızı ona götürün; inşâallâh onun vesîlesi ile Allâh (c.c.) şifâ
verir dediler. Ben, annem ve kız kardeşim o zâtın türbesine
gittik. Geceyi orada geçirdik. Gece bir ara kız kardeşim bağırarak
uyandı. Annem: – “Kızım ne var, ne oldu, niye bağırdın?”
dedi. Kız kardeşim:
– “Anne şu kabirdeki dede kalktı, geldi benim kalçamın
üzerine oturdu” dedi. Bu hâlden sonra yürüyemeyen kız kardeşim
Allâh (c.c.)’un izni ile ayağa kalktı yürüdü. Ömrü boyunca
da bir daha ayağı ağrımadı.” İşte sâlihlerden biiznillâh
“kabirdeki istifâde.”
Not: Yazının devamı 1-5 Mart tarihlerindedir.
)www.ramazanoglumahmudsamiks.com (