Hayatının tek gâyesi Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Hazretlerinin
sünnetine uymak ve onu ihyâ etmek olan Hz. Sâmî
Efendimiz; daha önceki kitâblarda: “Kılıcı boynunda asılı Peygamber”
olarak tarîf edilen (s.a.v.) Efendimiz’e bu husûsta da
ittibâ edip gazâya iştirâk ederek “Gâzî” olmuşlardı.
Bu husûsu kendileri şöyle anlatıyorlardı: “-Birinci Cihân
harbinde Osmânlı ordusunda levâzım subayı olarak vazîfe
gördüm. Alayımız Edirne’de vazîfe görüyordu. Açlık ve kıtlık
son derece şiddetli idi. Askerlerimizin uzun süre yiyecek bulamadıkları
oluyordu. Bu yüzden askerler ellerinin yetiştiği yere
kadar kavak ağaçlarının kabuklarını yolarak onları çiğniyorlar
ve böylece açlıklarını bir nebze olsun gidermeğe çalışıyorlardı.
Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) Efendimizin: “Cihâdı terk
eden millet zillete düçâr olur.” sözünü bütün talebelerine
ezberleten Hz. Sâmî (k.s.) Cenâb-ı Hakk’ın: “Niçin yapamadığınızı
söylüyorsunuz?” Kavl-i şerîfini de bize kendileri yaşayarak
öğretiyorlardı. Yaşayarak, tatbîk ederek bize cihâdı
öğretiyorlardı. Harbe iştirâk ederek Gâzî olmuşlar, ve ömürleri
boyunca İslâm için kılıç sallama arzusu ile yaşamışlardı.
Mübârek ömürleri doksanı bulduğunda dahî sohbetlerinde
Uhud harbinde Amr ibn-i Sâbit (r.a.)’in müslümân oluşunu anlatırken;
onun lâkabını: “Asram lâkabı ile mülakkab; keskin
kılıç saldırıcı, diye tarîf ederken oldukları yerde dizleri üzerine
doğrularak ellerini havaya kaldırarak elindeki kılıcı ile derhâl
düşman üzerine saldıracakmış gibi olan hâlleri ancak görülmekle
anlaşılabilirdi. Yaşıyor; ondan sonra anlatıyorlar; anlatırken
de o hâli aynen yaşıyorlardı. Hayatı cihâddı Hz. Sâmî
Efendimizin. Ömür boyu cihâd… Ve bu cihâdı elinde silâhı
gazâda da yaşamış ve Gâzî olmuştu Hz. Sâmî (k.s.).
Ve nefe‘ana’llâhü Te‘âlâ bi şefâatihi, Allâh (c.c.) cümlemizi
O’nun muhabbetini hakkı ile yaşayıp öylece haşrolanlardan
eylesin (Âmîn). Bi hurmeti seyyidi’l-enbiyâ-i ve’l- mürselîn
salla’llâhu Te‘âlâ aleyhi vesellem.
(www.ramazanoglumahmuds a m iks.com)