Allâh Te’âlâ, İbrahim (a.s.)’ı dost edindiği zaman melekler dediler ki:
– Ey Rabbimiz! İbrahim sana nasıl dost olabilir? Onu meşgul eden nefsi, evlâdı ve ailesi vardır. Allâh Te’âlâ buyurdu:
– Ben kulumun şekline ve malına değil kalbine ve işlerine bakarım. Dostum İbrahim’in benden başkasına muhabbeti yoktur, isterseniz bir tecrübe edin.
Bunun üzerine Cebrail (a.s.) insan suretinde Hazret-i İbrahim’e geldi. İbrahim (a.s.) ise koyun güdüyordu. Koyunların muhafazası için on iki köpeği vardı. Her birinin boynunda da dünyâ malı olan altını tahkir için altından yapılmış birer tasma vardı. Cebrail (a.s.) İbrahim (a.s.)’a selâm verdi ve sual etti:
– Yâ İbrahim! Bu sürüler kimindir? İbrahim (a.s.):
– Allâh’ındır, fakat benim elimde emaneten bulunuyor. Cebrail: – Bana bir tane satar mısın, dedi. İbrahim:
– Allâh’ı bir defa zikret, sürünün üçte birini al, buyurdu. Cebrail:
– “Sübbuhun Kuddüsün Rabbüna ve Rabbülmelaiketi verruh” dedi. Hazret-i İbrahim ona sürünün üçte birini verdi. Sonra İbrahim:
– İkinci defa Allâh’ı zikret, sürünün üçte birini daha al. Üçüncü defa Rabbimin ismini bir daha an, çobanları ve köpekleriyle birlikte sürülerin hepsini al götür. Eğer dördüncü defa O’nu zikredersen ben de senin kölen olurum. Bunun üzerine Allâh Te’âlâ buyurdu:
– Ey Cebrail! Dostumu nasıl buldun? Cebrail (a.s.) cevap verdi:
– Dostun ne güzel bir kuldur!
Cenab-ı Hakk da İbrahim (a.s.)’a, sürüleri satıp, onların parası ile arazi ve emlâk alıp bunları vakfetmesini vahyetti. Bugüne kadar İbrahim (a.s.)’ın türbesine yapılan bütün masraflar işte bu vakıftandır.
(Hz. Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu (k.s.), Hz. İbrahim (a.s.), s.32-34)