Hz. Ebûbekir (r.a.) ölümle ilgili bir hutbesinde şunları söyledi:
“Hamd alemlerin rabbine mahsustur. Ona hamd eder, ondan yardım taleb ederiz. Ölümden sonra kendimiz için O’ndan lütuf ve ihsân isteriz. çünkü benim ve sizin eceliniz yaklaştı. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur, o bir tektir, ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki, Muhammed onun kulu ve rasûlüdür. Onu hak ile müjdeleyici, ve uyarıcı olarak, pırıl pırıl parlayan bir lamba olarak gönderdi. Ta ki o diri olanları korkutsun ve azab da kâfirlere dokunsun.
Kim Allah ile Rasûlüne itaat etmişse, o doğruyu bulmuştur. Kim onlara isyân etmişse apaçık bir sapıklık içerisine girmiştir. Allah’ın takvasını size vasiyet ediyorum. Allah’ın sizler için şeriat kıldığı, hidâyet ettiği ve hidâyetine sebeb kıldığı emrine yapışınız. Tevhid kelimesinden sonra İslâm hidâyetinin en özlü emri, Allah’ın başınıza getirdiği kimsenin emirlerini dinleyip ona itaat etmektir. Kim marufa emreden, münkerden meneden bir kimseye itaat ederse o kurtulmuştur. Sakın nefsin hevasına tabi olmayın. Kim nefsin hevasından, tamahkârlıktan ve öfkeden korunmuşsa o, felah bulmuştur. Gurura kapılmayınız. Topraktan yaratılmış bir insanın gururu ne olabilir? Sonra o insan aynı toprağa dönecektir. Sonra kurtçuklar onun bedenini yiyecekler. Sonra da tekrar dirilecektir. Gün be gün, saat be saat amelde bulununuz. Mazlumların beddualarından sakınınız. Nefislerinizi eğriler arasında sayın ve sabredin. Kesinlikle amelin sırrı sabırdır. Sakınınız, sakınmak fayda verir. Amel ediniz, amel kabul edilir. Allah’ın sizi sakındırdığı azâbından siz de sakınınız. Allah’ın size vaadettiği rahmetinde yararlanınız.”
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahâbe, c.3, s.180-181)