Bir gün Hz. Ömer (r.a.), Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in yanına girdiğinde Ebû Bekir (r.a.) dilini kınıyordu. Hz. Ömer (r.a.) ona: “Sakin ol! Allâh (c.c.) seni bağışlasın!” diye çıkışınca, Ebû Bekir (r.a.): “Beni istemediğim birçok olayla karşı karşıya bırakan budur (dilimdir)!” karşılığını verdi. Hz. Ebû Bekir (r.a.), bir hutbesinde şöyle demiştir: “Ey Müslümanlar! Allâh (c.c.)’dan hayâ edin! Canım elinde olana yemin olsun ki helâya gittiğim zaman Rabbime karşı hayâmdan dolayı ıssız yerlerde bile başım dâhil giysilerime sarınarak duruyorum.”

Humeyd b. Abdurrahman b. Avf, babasından bildiriyor: Vefâtına sebep olan hastalığı sırasında Ebû Bekir (r.a.)’in yanına girdim. Kendisine selâm verdikten sonra bana: “Dünyanın bizlere doğru yöneldiğini gördüm ama bize henüz ulaşamadı. Fakat size gelecektir, ipekten perdeler, ipek işlemeli giysiler edinecek, yünden yataklar ve örtüler içinde yatacaksınız; ama yine de çakır dikenleri üzerindeymiş gibi olacaksınız. Vallahi birinizin haksız yere boynunun vurulması sizin için dünya nimetleri için yüzmenizden daha hayırlıdır.” dedi.

Yine Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) bir hutbesinde şöyle demiştir: “Gençlikleriyle övünen güzel yüzlü gençler nerede? Şehirler inşa eden ve bunları surlarla çeviren krallar nerede? Savaş meydanlarında zafer kazananlar nerede? Zaman onları yok etti. Şimdi onlar, mezarların karanlığındadır. Acele ediniz! Kurtulmaya bakınız!”

Hz. Ebû Bekir (r.a.) vefât edeceği zaman, Hz. Ömer (r.a.)’i çağırıp şöyle demiştir: “Ey Ömer! Allâh (c.c.)’dan kork. Şunu bil ki, Allâh (c.c.)’un gündüz yapılmasını emrettiği ve gece yapıldığında kabul etmediği ameller olduğu gibi, gece yapılmasını emredip, gündüz yapıldığında kabul etmediği ameller vardır. Allâh (c.c.), farzlar yerine getirilmedikçe nafileleri kabul etmez.”

(Ebu Nuaym el-Isbehânî, Hilyeu’l Evliya, c.1, s.54-60)