Peygamber (s.a.v) müslümanlar için kimin halife olacağını (açıkça) bildirmeden vefat etmişti. Resûlullâh (s.a.v)’in böyle davranması müslümanların nesilden nesile yöneticilerini belirleme sorumluluğunu üstlenmeleri gerekçesine dayanıyordu. İslâm tarihinde araştırma yapan bir kimse Resûlullâh (s.a.v)’in söz ve davranışlarında Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in diğer sahabelerden daha faziletli olduğuna işaret eden bir takım işaretler hissedecektir.
Rivayet olunur ki Evs kabilesini oluşturan topluluklar arasında bir takım anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. Resûlullâh (s.a.v) bu toplulukların arasını bulmak amacıyla onlara giderken Bilâl-i Habeşî’ye şöyle buyurmuştu: “Ben dönmeden namaz vakti gelirse, Ebû Bekir’e namazı kıldırması emrimi bildir”
Bir hanım, bir meselesinin çözümü hususunda Resûlullâh (s.a.v)’e gelmişti. Hz. Peygamber (s.a.v) kadının meselesi hakkında gerekli hükmü verip, daha sonra durumun tetkiki için kendisine gelmesini kadından istedi. Kadın Resûlullâh (s.a.v)’e şöyle dedi: “Geldiğim zaman seni bulamazsam ne olacak?” Hz. Peygamber (s.a.v) kadına şöyle buyurdu: “Beni bulamazsan Ebû Bekir’e git” İşte bu durumları, ilk müslüman olan kimse olması, İslam’a ilk girenlerin önde gelenlerinin onun eliyle müslüman olması onun halife olarak tanınması meselesinde rol oynamıştır.
Sakîfe’de toplananlara Hz. Ebû Bekir (r.a.): “İşte Ömer, işte Ebû Ubeyde, hangisine isterseniz (halife olarak) biat ediniz!” diyerek hitap ettiği zaman Hz. Ömer şöyle demişti: “Hayır! Allâh’a yemin ederim ki senin olduğun yerde bu görevi biz üstlenmeyiz. Sen muhacirlerin en faziletlisi, (hicret sırasında) mağarada (Resûlullâh (s.a.v) ile beraber) iki kişinin ikincisi ve namazda Hz. Peygamber (s.a.v)’in vekili idin. Halife olma hususunda senin önüne kim geçebilir?” Böylece Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e biat tamamlanmıştı.
(Muhammed Mütevelli Şaravi, Aşere-i Mübeşşere, s.29-30)