Hz. Ali (r.a.)’in ahlâkı konusunda topluca söylenebilecek şey Muaz b. Cebel (r.a.)’in şu rivâyetidir: Resûlullâh (s.a.v.) Hz. Ali (k.v.)’yi kendisine söylediği şu hadisinde bir takım ayrıcalıklı sıfatlarla şöyle tanıtmıştır: “Sen Allâh (c.c.)’a ahdini en çok ifâ eden, Allâh (c.c.)’un emrini en çok yerine getirensin. En adâletli taksim eden, halk arasında en çok adâlete riâyet eden ve adâleti ilgilendiren konularda en çok basîretli olansın.” Hz. Ali (r.a.) müslümanların doğru düşünenleri arasında seçkin bir konumdaydı. Özlü sözler söyler, adâlet konularında tecrübe sahibi idi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde fetvâda başvuru için bir kaynak idi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) çözümü sıkıntılı bir mesele ile karşılaştığı zaman Hz. Ali (r.a.)’i çağırır “Ey Hasan’ın babası! Bize fetvâ ver” derdi. Hz. Ömer (r.a.) onun fıkıh bilgisine ve marifetine çokça itimat ederdi. Bu yüzden onu insanların mahkeme işlerini görmek için tayin etmişti. Hz. Ömer (r.a.), Hz. Ali (r.a.) hakkında “Ali olmasaydı Ömer helâk olurdu.”, “Ali adalet konusunda en bilgilimizdir” demişti. Yine Hz. Ömer (r.a.), Hz. Ali (r.a.)’in çözümünü bulamadığı kapalı bir meseleden Allâh (c.c.)’a sığınıp, “İmâm Ali (r.a.)’in halletmeye gücünün yetmediği problemi kim çözer” demişti. Hz. Ali (r.a.)’in Sünnet-i Nebeviyye’yi, hadis ilmini yüksek derecede bildiğini şu rivâyet göstermektedir. Hz. Ali (r.a.) Aşure günü oruç tutulması fetvâsını vermişti. Bu bilgi Hz. Âişe (r.anhâ)’ya ulaştığında “Aşure günü orucu fetvâsını veren kimdir?” dedi. Kendisine: “Bu fetvâyı veren Ali’dir” dediklerinde: “Bunu size nakleden Ali ise, onun söylediğine uyunuz. Çünkü o insanların sünneti en iyi bilenidir” dedi.(Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.116-117)