Alkame b. Kays (r.a.), bir gün Kufe Mescidi’nin minberine eliyle vurarak şunları anlattı: Hz. Alî (r.a.), bu minber üzerinde bizlere hitap etti. Bunda Allâh (c.c.)’a hâmd-ü senâlar ettikten ve O (c.c.)’un dilediği şeylerden bahsettikten sonra şöyle buyurdu: “İçinizden bazı kimselerin beni, Ebûbekir (r.a.) ile Ömer (r.a.)’den üstün tuttuklarını duydum. Eğer daha önce sizi bu konuda uyarmış olsaydım bu kişileri cezalandırırdım. Ben, hakkında uyarıda bulunmadığım konularda sizi cezalandırmayı hoş karşılamıyorum. Ancak şu andan itibaren kim böyle bir şey söyleyecek olursa ona iftira cezası vereceğim. Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra insanların en hayırlısı Ebûbekir (r.a.), ondan sonra da Ömer (r.a.)’dir. Bunlardan sonra biz, hakkında Allâhü Teâlâ’nın dilediği gibi hükmedeceği birtakım şeyler yaptık.” (Müntehâb, c.4, s.446; İmâm Ahmed, Müsned, c.1, s.127)
Halîfeliği sırasında bir gün Süveyd b. Ğafle (r.a.), Hz. Alî (r.a.)’e gelerek: “Ey mü’minlerin emîrî! Bugün, yanlarına uğradığım bazı kimselerin Ebûbekir (r.a.)’le Ömer (r.a.) hakkında ileri geri konuştuklarını duydum” dedi. Bunun üzerine Hz. Alî (r.a.), minbere çıkarak şunları söyledi: “Cansız maddelere can verip kupkuru tohumları yeşerten Allâh (c.c.)’a yemin ederim ki, Ebûbekir (r.a.)’le Ömer (r.a.)’i ancak fazîletli mü’minler sever; diğer taraftan bu ikisine haddi aşan sapıklardan başkası buğz etmez. Bu sebeple onları sevmek ibâdettir, insanı Allâh (c.c.)’a yaklaştıran bir âmeldir. Onlara buğz etmekse haddi aşmaktır. Bazı kimseler, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kardeşleri ve arkadaşları, Kureyş’in efendileri ve Müslümanların babaları olan bu iki şahıs hakkında neye dayanarak ileri geri konuşuyorlar. Böyle kimseler benden değildir ve ben kimin, onlar aleyhinde konuştuğunu duyarsam, onu cezalandırırım.” (Müntehâb, c.4, s.443)(Hâkk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, s.188)