Âyeti celîlede şöyle buyrulur: “Ey Âdem! Sen ve eşin, Cennet’te oturun. Ve ikiniz de dilediğiniz yerden (Cennet meyve ve ni’metlerinden) yiyin. Yalnız, şu ağaca yaklaşmayın. Sonra nefislerine zulmedenlerden olursunuz. Şeytan, onların, kendilerine gizli bırakılmış olan çirkin yerlerini (avret mahâllerini) açmak için ikisine de vesvese verdi. Râbbinizin, sizi bu ağaca yaklaşmaktan nehyedişi, ancak melek olmamanız veyâ ebediyyen Cennet’te kalmamanız içindir” dedi ve “Her hâlde ben, sizin hayrınızı isteyenlerdenim.” diye de yemin etti.” (A’raf s. 19-21)

O âna kadar Hz. Âdem (a.s.) ve Hz. Havva yaratılışlarında kendilerini utandıracak bir yerin mevcûdiyetinden haberdâr değillerdi. Settârül’uyûb olan Allâhü Teâlâ onu örtmüş, onlardan gizlemişti. Fakat şeytan, isyânları hâlinde, bu yerlerin kendilerine açılacağını bilmekteydi.

“Bu sûretle Şeytan, onları aldattı. O ağacın meyvesinden tadınca, ikisinin de avret yerleri açılıverdi. (Utandılar). Cennet ağaç-larının yapraklarını birbirine yapıştırıp üze-lerini örtmeye başladılar. Râbleri, “Ben, sizi bu ağaçtan nehyetmedim mi? Ve size Şeytan apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye nidâ buyurdu.” (A’raf s. 22)Bu ağacın ne olduğu ihtilâflıdır. Bazıları buğday olduğunu söylemiş; bazıları üzümdür demişlerdir. Daha başka isim gösterenler de olmuştur. Rivâyete göre; ağaçtan yeyince avret yerleri açılmış; onlar, bundan utanmışlar. Âdem (a.s.) uzun boylu, çok saçlı imiş. Hatâsını anlayınca, kaçmaya özenmiş. Fakat saçları Cennet ağaçlarından birine takılmış, O anda Allâhü Teâlâ’dan bir nidâ gelmiş; “Yâ Âdem, Benden mi kaçıyorsun?” Hz. Âdem: “Yâ Rabbi; ben hatâ etmişim. Utandım!” demiştir.

(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.75-76)

Bir Yorum Bırak