Güneş tutulduğu zaman, Cum’a namazını kıldıran imâm ezansız ve ikametsiz en az iki rek’at namaz kıldırır. İmâm-A’zam’a göre gizlice ve iki imâma göre de aşikâre olarak fazla miktar kıraatte bulunur. Her rekâtında bir rükû ve iki secde yapar. Namazdan sonra da güneş açılıncaya kadar kıbleye doğru ayakta veya insanlara karşı oturarak dua eder. Cemâat de “amîn” der. Böyle bir imâm bulunmazsa, insanlar bu namazı kendi evlerinde tek başlarına kılarlar. Bunu büyük bir camide kılmak, mescitlerde kılmaktan daha faziletlidir. Sahrâda da kılınabilir.
HUSUF (AY TUTULMASI) NAMAZI) Ay tutulduğu zaman, müslümânların kendi evlerinde tek başına olarak güneş tutulması namazı gibi, gizli ve aşikar okuyuşla iki veya dört rek’at namaz kılmaları güzel görülmüştür. Bu namazın camide cemâatle kılınması, İmâm-ı A’zam’a göre sünnet değildir; fakat caizdir.
Güneş ve ay tutulması ile, aydınlık nimeti karanlığa dönüşüyor, iki parlak kürenin görüntüsünü yoğun bir gölge kaplıyor. Bu durum devam edecek olsa, hayatımızda kim bilir ne acı değişiklikler meydâna gelir. Halbuki her şeyi bilen, hikmet sahibi olan âlemlerin yaratıcısının koyduğu tabiat kanunları buna engel oluyor.
Hiç kimsenin doğmasından veya ölmesinden dolayı ay ile güneşin tutulmayacağını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz beyân buyurmuşlardır. Şöyle ki; Peygamber (s.a.v.) Efendimizin muhterem çocuğu İbrâhîm, bir buçuk yaşında iken hicretin onuncu yılında vefat etmişti. Onun ölümü gününde güneş tutulmuştu, insanlar bu masum yavrunun ölümünden dolayı güneşin tutulduğunu sanmışlardı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Güneş ile ay, bir kimsenin ne ölümünden, ne de hayâta kavuşmasından dolayı asla tutulmazlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüz zaman namaz kılın, Yüce Allah’a dua edin.”
(Ömer Nasûht BİLMEN (rh.a.), Büyük islâm ilmihâli, 198-200. s.)