Huneyn Savaşı’nda, Müslümanlar bozguna uğrayıp da
düşmanlar Peygamberimiz (s.a.v.)’e doğru yönelince, Peygamberimiz
(s.a.v.) katırından yere inip: “Peygamber, benim!
Abdulmuttalib’in oğlu benim! Allâh’ım! Bize yardımını
indir! Ey Allâh’ım! Ben, Senden, bana olan (zafer)
va’dini yerine getirmeni diliyorum! Ey Allâh’ım! Muhakkak
ki. Sen, onların bize galip gelmelerini istemezsin!” diyerek,
Allâh’tan yardım ve zafer diledi. “Ey Allâh’ım! Hamd,
Sana mahsustur. Şikâyetler ancak Sana arzolunur. Yardım
ancak Senden dilenir” diyerek duâ edince, Cebrail
(s.a.v.) gelerek: “Sana telkin olunan bu kelimeler, arkasında
Firavun bulunduğu ve kendisine deniz yarılıp yol açıldığı gün,
Mûsa’ya da Allâh tarafından telkin olunmuştu!” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) yerden aldığı bir avuç toprağı
veya kumu müşriklerin yüzlerine doğru attı, saçtı. “Bu yüzler
kara olsun!” dedi. Onlardan, Allâh (c.c.)’un yarattığı hiçbir
kimse yoktu ki, Yüce Allâh (c.c.), o bir avuç toprak veya
kumla onların gözlerini doldurmamış, kalblerine korku düşürmemiş
olsun! Peygamberimiz (s.a.v.): “Kâbe’nin Rabbine
andolsun ki; onlar bozguna uğradılar, gittiler!” buyurdu.
Cübeyr b. Mut’im, o sıradaki müşahedelerini şöyle anlatır:
“Havâzinler, bozguna uğramadan, Müslümanlara çarpıştıkları
sırada, gökten simsiyah örtü gibi birşeyin gelip bizimle
Havâzinler arasına düştüğünü, bu gökten gelip bizimle
Havâzinleri gölgeleyen ve ufku kaplayan siyah şemsiye gibi
şeye dikkatlice baktığım zaman, onun siyah karıncalar olduğunu,
vadiyi doldurduğunu, Huneyn vadisinde karınca seli
aktığını gördüm! Onların meleklerden ibâret olduğunda, bunun
Allâh tarafından bir yardım olup bizi onlarla desteklediğinde
hiç şüphem kalmadı. Nihâyet, Havâzinlerin bozguna
uğramalarından başka bir şey vuku bulmadı!” Bir mûcize
olarak, gökle yer arasında, demir taşlar üzerine düşen demir
parçalarının çıkardıkları sesler gibi çınlayan sesler de duyulmuştu!
(M. Asım Köksal, İslam Tarihi, c. 7 s.17)