İslâm devletinin ilk ve örnek hakimi Hazret-i Resûl (s.a.v.) Efendimizdir. O, insanlar arasında adâletle hüküm ederken, adâletle hüküm edilmesini de sık sık emir ederlerdi:
“Eğer insanlar arasında hüküm edecek olursan, adâletle hüküm ver. Çünkü Allâh, adâlet sâhiblerini sever.” (Mâide s. 42) Başka bir âyette de:
“Sonra (Ey Resûlüm!) Seni dînden bir yol (şerî‘at) üzere görevli kıldık. Onun için Sen o şerî‘ata uy da, ilmi olmayanların arzû ve isteklerine tâbi olma.” (Câsiye s. 18)
Yüce Allâh’ın bu emirleri, Peygamber (s.a.v.)’in yüce şahsında bütün insanlara da şâmildir. Bunun için Kur’ân-ı Kerim:
“Gerçekten Allâh, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm ettiğiniz zaman, adâletle hüküm vermenizi emreder.” (Nisa s. 58)
Adâlet, Allâh (c.c.)’nun emrine ittibâ olduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e uymaktır. Allâh (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’de o büyük Peygamber (s.a.v.)’ e uymamızı sık sık emretmektedir:
“Ey îmân edenler Allâh’a itaat edin. Peygamberine ve sizden olan idârecilere de itaat edin. Sonra bir şey hakkında çekiştiniz mi, hemen onu Allâh’a ve Resûlüne arzediniz. Eğer Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsanız.” (Nisâ s. 59)
“(Resûlüm!) De ki, eğer siz Allâh’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allâh da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân s. 31)
“Rabbin hakkı için, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe, îmân etmiş olmazlar.” (Nisâ s. 65)
“Allâh ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mü’min bir erkekle mü’min bir kadın için, kendi isteklerinden dolayı Allâh’ın ve Peygamberin hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur. Kim Allâh ve Resûlüne isyan ederse, muhakkak açık bir sapıklık etmiş olur.” (Ahzâb s. 36)
(Mehmet Çağlayan, İslâm Hukuk Doktrini, 162-163.s.)