Rivâyet edildiğine göre Mûsâ (a.s.) Hızır (a.s.)’dan ayrılırken Hızır (a.s.) Mûsâ (a.s.)’a şöyle vasiyet etti: Ey Allah (c.c.)’nun Nebîsi! Bana vasiyette bulun dedi. Hızır (a.s.)’da ona şöyle buyurdu:
İlmi insanlara beyan edip onunla şöhret bulmak için değil, onunla amel etmek için öğren. Zîra ilmiyle amel etmeyenin konuşmasında bir fâide yoktur. İnsanlara faydalı ol, zararlı olma! Güleryüzlü ol, öfkeli ve ekşi suratlı olma. Faydasız işe yorulma. Günahına pişman olup tevbe edenleri, vaktiyle işlemiş oldukları hatalarından dolayı ayıplama. Hayatta kaldığın müddetçe günahlarına ağla. Bugünün işini yarına bırakma. Dâima varacağın son yeri düşün. Seni alâkadar etmeyen şeylerle meşgul olma. Kendisinden emin olduğun kimsenin seni bir gün korkutacağından emin olma. Seni korkutan kimsenin bir gün seni kendisinden emin kılabileceğini ihtimâl dışında görme. Bütün işlerinde zâhirî tedbiri bırakma. Kudretin dahilindeki iyiliği yapmaktan geri kalma.
Bunun üzerine Mûsâ (a.s.) Hızır (a.s.)’a: Çok kısa fakat son derece fâideli vasiyetlerde bulundun. Allah Teâlâ sana nimetlerini tamamca versin, seni rahmetine gark eylesin. Seni düşmanlarından korusun, dedi.
Bundan sonra Hızır (a.s.) Mûsâ (a.s.)’a:
Ey Mûsâ! Sen de bana vasiyet et, dedi.
Mûsâ (a.s.) da şöyle dedi:
Sakın öfkelenme. Şayet öfkelenirsen ancak Allah (c.c.) rızasına muhalif bir şey için öfkelen. Dünyaya muhabbet etme, çünkü seni îmandan çıkarır, küfre götürür.
Hızır (a.s.) Mûsâ (a.s.)’a:
Sen de bana, kısa fakat çok kıymetli vasiyetlerde bulundun. Kendisine kulluk ederken Allah (c.c.) sana yardım etsin, işlerinde seni mesrur kılsın, seni mahlûkâta sevdirsin. FazI u keremini senin üzerine bol eylesin.
Bu duâdan sonra Mûsâ (a.s.) “âmîn” dedi.
(Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Hazret-i İbrahim (a.s.) s.192)