Muharrem, Hicrî senenin ilk ayıdır. Hicrî târih, Resûl-i Ekrem (S.A.V.)’in, Mekke’den Medîne’ye hicretleriyle başlar.
Hz. Ömer (R.A.) zamanından mukaddem (önce) Arabistân’da bir târih-i mahsûs (husûsî bir târih) yoktu. Bir def’a Ka’b bin Lü’eyy’in vefâtı ve daha sonra Fil Hâdisesi, târihe mebde’ (başlangıç) olarak kabûl olunmuştu. Hicretin 21. senesinde Hz. Ömer (R.A.)’e, üzerinde Şa’bân ayı yazılı bir sened getirilmişti. Hz. Ömer (R.A.), “Bu senedi, geçen senenin Şa’bânı mı yoksa sene-i hâliye (bu senenin) Şa’bânı mı olduğunu” sordu.
Bu sırada, Hz. Ömer (R.A.), Yemen Vilâyeti Mâl Emîni Ya’lâ bin Ümeyye (R.A.)’den günü, ayı, yılı yerli yerinde düzgün yazılar almağa başlamış; bu şekil, Hz. Ömer (R.A.)’in çok hoşuna gitmişti. Bu da, Muharrem’in 1. gününün, Hicrî târihin başlangıcına vesîle olmuştur.
Bunun üzerine Meclis-i Şûrâ toplanarak Hz. Alî (K.V.)’in tavsiyesi üzerine Hicret-i Muhammediyye (S.A.V.)’in târihe mebde’ (başlangıç) olması, ittifâk-ı ârâ (re’y birliğiyle) ile kabûl edildi.
İslâm târihinde en mühim bir hâdise olan Hicret-i Nebevî (S.A.V.) de Hz. Ebû Bekir (R.A.) âilesi’nin şerefli büyük hizmetleri vardır. Hicret-i Peygamberî (S.A.V.), târihin seyrini değiştiren mühim bir hâdisedir. İslâm güneşinin Medîne-i Münevvere ufuklarında bütün meş’aleleriyle parlayarak, arzın her tarafını aydınlatmağa başlaması bu Hicret’ten sonra başlar.
Bu feyizli ve bereketli günün, her müslüman tarafından kutlanması ve müslüman kardeşler arasında tebrîklerin teâtî edilmesi dinî bir borçtur. Bu Hicretle doğan İslâm Devleti (30) yıl gibi çok kısa bir zamanda Endülüs’ten Çin’e kadar, cihânın en kıymetli mıntıkasında insanları, dîn ve vicdan hürriyetine, sulha sükûna kavuşturmuştur.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (K.S.), Hz. Ömer (R.A.))
 HADÎS-İ ŞERÎF
 Hiçbir kimse ben kendisine babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevimli oluncaya kadar gerçek îman etmiş olamaz.
(Buharî, Müslim)