Mekke’li müşrikler Kur’ân-ı Kerîm’de de açıklandığı gibi Medine’de açılan hendeğin etrafını orduları ile sarmışlardır. Bu orduları gören mü’minler: «İşte bu, Allah’ın (c.c.) ve Resulünün (s.a.v.) bize va’d ettiği şeydir! Allah (c.c.) ve Peygamberi (s.a.v.) doğru söylemiştir.» dediler.
Münafıklar Mekke’den gelen bu orduların Hz. Muhammed (s.a.v.) ve onun eshabım tamamen ortadan kaldıracaklarını umuyorlardı. Mü’minler ise Allah (c.c.)’m kendilerine yardım edeceğini, İslâm Dininin bütün dinlere üstün kılınacağını biliyorlardı.
Mü’minlerin içinden bir kısmı bu cihadda şehid oldular, bir kısmı ise şehadeti istediler ve beklediler. Bu niyetlerini de hiç bir zaman için değiştirmediler.
Nitekim başlarına gelen yoksulluk ve sıkıntılar, öyle belâlar oldu ki «Allah’ın (c.c.) yardımı ne zaman gelecek» diyorlardı. Allah (c.c.) ise ayetinde bildirdiğini yaptı ve yardımda bulundu.
Bu sebepledir ki mü’minler bu düşman ordularının saldırdıklarını görünce de Allah (c.c.)’a olan imanlarını sarsmadılar.
Hem imanları kuvvetlendi, hem Allah (c.c.)’in mü’minlere yardım edeceği va’dine inançları arttı, hem de Allah (c.c.)’ın takdirine teslimiyetleri çoğaldı.
Böylece gerçek mü’minler bu inançları ile ağır bir imtihanda münafıklardan ve zayıf imanlılardan ayrıldılar.