Peygamberimiz (S.A.V.) Eshâbına: “-Yarın sancağı öyle bir ere vereceğim ki; Allâh ve Allâh’ın Resûlü O’nu sever! O da Allâh’ı ve Allâh’ın Resûlü’nü sever. O Hayberi fethetmedikçe dönmeyecek, Hayber’i zorla alacaktır. Allâh, fethi onun eli ile gerçekleştirecektir. Kendisi düşmandan yüz çevirici, kaçıcı bir kimse de değildir.” buyurdular.
Sahâbîler (R.A.), geceyi sancağın kime verileceğini konuşarak geçirmişler ve hemen hepsi de sancağın kendilerine verilmesini ummuş durmuşlardı.
Sabah namazı vakti olunca, Resûlullâh (S.A.V.) sabah namazını kıldırdıktan sonra ayağa kalkıp sancağın getirilmesini istediler. Mücâhidler, Resûlullâh (S.A.V.)’in karşısında saff bağlamışlardı.
Hz. Ebû Bekir (R.A.), Hz. Ömer (R.A.) ve hemen bütün Kureyş Muhâcirleri (R.A.) sancağı almak için boyunlarını uzatıp durdular.
Hz. Ömer (R.A.): “Benim kumandanlığı o günkü kadar arzuladığım olmamıştır.” demiştir.
Peygamberimiz (S.A.V.) bir müddet bekledikten sonra “-Alî nerede?” diye sordu. Yâ Resûlallâh! Onun gözleri ağrıyor dediler.
Peygamberimiz (S.A.V.): “-O’nu bana çağırınız!” buyurdular. Hayber’in tozundan Hz. Alî (R.A.)’in gözleri ağrımakta idi. Seleme b. Ekvâ (R.A.) Hz. Alî (R.A.)’i Peygamberimiz (S.A.V.)’in yanına getirdi. Peygamberimiz (S.A.V.): “-İşte bununla işte bununla fetih gerçekleşecektir.” buyurdular.
(M. Âsım Köksal (Rh.A.), İslâm Târihi, C. 7, S. 165)