“Ebû Leheb’in nefsi helak oldu. Ve dünyada işlediği ameli de helak oldu. Ebû Leheb’in malı ve ameli kendinden belâyı defedemedi. Yakında alev sahibi ateşe girer. Odun götürücü olduğu halde Ebû Leheb’in zevcesi de cehenneme dâhil olur. O hatunun boynunda hurmadan yapılmış ip vardır.”
(Tebbet sûresi)
Bu sûre-i celîlenin sebeb-i nüzûlü:
Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) Efendimize Safa üzerinde Kureyş’in büyüklerini da’vet ile dîn-i İslâm’a dâhil olmalarını teklif edince Ebû Leheb de:
“Bizi bunun için mi da’vet ettin? Tebben leke!”
Yani; “helak olasın!” demekle kalb-i Nübüvvet (s.a.v.)’i rencide edince Cenâb-ı Hakk (azze ve celle) hazretleri Resûl (s.a.v.) ‘inin kalbine arız olan kederi izâle ve tesliye için bu sûreyi inzal buyurmuştur.
Ebû Leheb’in karısı Ümm-ü Cemil de, Resûlullâh (s.a.v.)’e şiddet-i adavetinden dağdan “muğıylan dikeni” ve sâir çalıları arkasında getirir, Resûlullâh (s.a.v.)’in yolu üzerine saçardı. Hâlbuki Cenâb-ı Hakk’ın sıyânetiyle o dikenler üzerinde Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz yürürken ipekten döşeme üzerinde yürür gibi yürür ve hiçbir şey te’sîr etmezdi.
Bu sûre-i celîlenin evvelinden nihayetine kadar Cenâb-ı Hakk, Ebû Leheb’i ve haremini zemmedince; bu zemme tahammül edemeyip, husûmetini alenen i’lâna başlaması üzerine herkes, Resûlullâh (s.a.v.)’e olan hased ve garazını anladığından Ebû Leheb’in Resûlullâh (s.a.v.) hakkında lâyık olmayan sözleri hiç kimseye te’sîr etmemeğe başladığı gibi, kendi hakkında herkesin buğz u adaveti artmış, nâs indinde kadr ü kıymeti kalmayıp aksine herkesin nefretini de kazanmıştı. İşte Cenâb-ı Hakk’a karşı sell-i seyf edib, Hakk’ı iptâle çalışanların âkîbeti, dünyâ ve âhirette hüsranda kalacakları şüphesizdir.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.),
Bedir Gazvesi ve Sûre-i Enfâl Tefsîri, 78-79.s.)