Bir vacibi, Allah’ın emri olduğu için icra etmek gerektir. İşte İslâm’ın büyük müessillerinden Bağdat’lı Mâruf Kerhi’ye yâranından biri:
—           «Ey Mâruf! demiş, seni bu derece iba­dete sevkeden nedir?»
Mâruf sükût etmiş. Arkadaşı ısrar ederek sormuş!!
Ölümü anmak mı? Cevap vermiş:
– Ölüm dediğin ne ki? Arkadaşı yine ıs­rar etmiş:
– Kabir ve berzahı anmak mı? Mâruf ce­vap vermiş:
– Kabir dediğin ne ki? Arkadaşı ısrar etmiş:
– Cehennem korkusu veya cennet ümidi mi? Mâruf cevap vermiş:
– Bunlar da ne ki? Bu saydığın şeylerin hepsini elinde tutan Zât-i Kibriya öyle bir yücelerden yüce varlıktır ki, eğer onu seversen, bu dediklerinin hepsi sana unutturur. Kendi­si ile aranda bir marifet, bir bilgi, bir danışma olur ve onun sayesinde bunların hepsinden se­ni kurtarır.