Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de şudur: Gerek beş vakit namazı gerekse cemaatle kılınmasına müsaade edilmiş nafileleri cemaatle kılacağız, cemaatten geri kalmayacağız. Yani namazımızın tamamını veya hiç değilse bir kısmını cemaatle kılmaya çalışacağız.
Resûlullâh (s.a.v.): “Kişinin cemaatle kıldığı namazı, evinde veya çarşıda kılacağı namazdan 25 basamak üstündür” buyurmuşlardır. (Ebû Davûd) Resûlullâh (s.a.v.), “Cemaatle kılınan namaz, ferd olarak (tek) kılınan namazdan 27 basamak daha üstündür” buyurmuşlardır. (Buharî)
Abdullah ibn Mes’ud (r.a.): “Biz Resûlullâh (s.a.v.) hayatta iken yalnız münâfıkların cemaatten geri kaldığını görürdük. Öyle ki, cemaate gelemeyecek kadar bitkin olan kişi bile iki kişinin kolları arasında yalpalayarak getirilir, safa bırakılırdı”. (Müslim)
Hadîs-i şerîfte: “Namazı cemaatle kılmayanlar, cemaate yetişmek için yürüyenlerin neler kazandıklarını bilselerdi, elleri ve ayakları üzerinde sürünerek de olsa cemaate gelirlerdi.” (Taberanî)
“Kişi namaz abdestini güzelce alır, cemaatle namaz kılmak için mescide gider de cemaati namazlarını kılmış bulursa, Hâkk Teâlâ o kişiye cemaatle orada namaz kılmış olanların ve orada bulunanların sevâbı kadar sevâb verir. Bununla beraber cemaatin sevâbından hiçbir şey eksilmez.” (Nesaî)
Resûlullâh (s.a.v.): “Kişi mescide gelir, cemaatle birlikte namaz kılarsa, günâh ve kabahâtleri affolunur. Yine kişi mescide geldiğinde namazın bir kısmının kılındığını, bir kısmının da kılınmadığını görür ve yetişebildiğini cemaatle kılıp kaçırdığı rekâtları tamamlarsa günâh ve kusurları yine affolunur; kişi mescide gelir, cemaatin namazlarını kıldıklarını görür, yalnız olarak orada namazını kılarsa kezâ günâhları yine affolunur” buyurmuşlardır. (Ebû Davûd)(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.102-104)