Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de Kabe’deki tavafımızı çoğaltmamız, Hacer-i Esved ile Rükn-i Yemânî’yi selâmlamamız ve keza Makâm-ı İbrahim’de salât ve selâm getirerek Allâh’ın evine öylece girmemiz hakkındadır. Allâh’ın en eski evine girmeden tam bir huşûya varabilmek, nefsimizi yüce Allâh (c.c.)’un evinde zelil görebilmek için, oraya adamakıllı aç girmemiz gerekir. Çünkü buradaki Allâh (c.c.) huzuruna yakınlık hiçbir mesciddeki yakınlığa benzemez.

Şeyh Aliyyü’l-Havvâs’ın şöyle konuştuğunu duymuştum: “Mekke-i Mükerreme’de tok karınla dolaşan bir kimse dört ayak-lı hayvanlara benzer. Vücudunu, yediği yemeklerin buharı istilâ eder. Yağmur tutmayan kaygan nesneler gibi rahmet-i ilâhiyye’den kısmetini alamaz. Karnı tok olmayan aç çıplak bir kimse, Allâh’ın izniyle bu rahmet yağmurundan kendine düşen kısmetini alır”.

İmâm Ahmed (r.âleyh) rivayet ediyor: “Allâh (c.c.)’un rızası üzerine olsun Hz. Abdullah ibn Ömer (r.a.)’a şöyle soruldu: “Kabe’de senin iki şeye önem verdiğini görüyoruz, devamlı olarak Hacerü’l-Esved ile Rüknü’l-Yemânî’yi istilâm ediyorsunuz, bunun sebebi nedir?.” Abdullah (r.a.) şöyle cevap vermiştir: “Çünkü, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: “Kabe’de bulunan bu iki köşenin istilâmı, kişinin işlemiş olduğu bilcümle hata ve kusurlarının yok olmasına sebep olur.” Ve yine Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz “Kişi bu tavaf sırasında atacağı her adımda kendisine on ecir ve sevâp yazılmakla beraber, işlemiş olduğu on hata ve kusuru üzerinden silinip atılmış olur. Ayrıca kişinin bulunduğu makam on basamak yüksel-miş olur” buyurmuşlardır.

Tirmizî (r.âleyh) şu hadîsi rivayet eder: “Herhangi bir kimse Allâh (c.c.)’un evini elli defa tavâf ederse, anasından doğduğu günkü gibi suçlarından temizlenmiş olur.”

(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.271-272)