Rivâyet edilir ki: Şeytân hiçbir zaman arefe günü düştüğü zillet, küçüklük ve horluğa düşmemiştir. Cenâb-ı Allâh (c.c.)’un rahmetinin indiğini ve büyük günâhları affettiğini gördükçe şeytân ezilir, perişân olur. Zîrâ öyle günâhlar vardır ki ancak Arafat’ta vakfe yapmak ona keffâret olabilir.
Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur:
“Günâhı en büyük insan, Arafat’ta vakfe yapıp da, Allâh (c.c.)’ün, kendisini affetmediğini düşünen kişidir. Bir hacc, Allâh (c.c.) yolunda yirmi (20) gazveden daha fazîletlidir.”
Denildi ki: Üzerinde bir def’a hacc yapılan deve, hacca gitmeyen kırk (40) deveden bereketlidir. Bir deve üzerinde yedi (7) def’a hacc yapılırsa, onu cennet bahçelerinde otlatmak Allâh (c.c.)’e vâcib olur. Bunun da tasdîki Nehrânî Rahimehullâh’ın anlattığı şu husûstur:
En-Nehrânî diyor ki: “Bana ulaştığına göre: Bir hamam fırıncısı, yakmak için deve kemiklerini getirir, fırının içine atar, kemikler fırından çıkar, ikinci kez atar, yine çıkar, derken üçünücü kez atar yine fırından dışarı çıkar ve şiddetle fırıncının göğsüne çarpar, tam o sıra hâtiften bir ses:
“- Yazık sana! Bunlar, on def’a (10) Mekke’ye gitmiş bir devenin kemikleridir. Nasıl olur da, bunları ateşte yakarsın?”der.
Hâcının bineğine bu kadar şefkât ve merhamet edilirse artık kendisine ne kadar merhamet edileceğini bir düşün.
Hadîs-i şerîfte vârid olmuştur ki:
“Kim, Beytullâh’ı helâl kazançla haccederse, Allâh (c.c.) atmış olduğu her adıma mukâbil kendisine yetmiş hasene (sevâb) yazar, yetmiş günâhını siler ve yetmiş derece yükseltir.”
(Hz. M. Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Bakara Sûresi Tefsîri, s.252-254)